Öz
Sosyal refah devleti anlayışının II. Dünya Savaşından sonra hız kazanmasıyla birlikte sosyal güvenlik hizmetleri de önemli bir konu haline gelmiştir. Sosyal güvenlik hizmetleri, günümüzün modern toplumlarında, geleceğe yönelik sosyal riskleri bertaraf etmede vazgeçilemez bir sosyal politika aracı olarak kullanılmakta, uluslararası belgelerde temel insan hakkı çerçevesinde ele alınmakta, anayasalar tarafından ulusal çapta koruma altına alınmaktadır. Özellikle 1980'li ve 1990'lı yıllarda sosyal güvenlik sistemlerinin yaşadıkları finansal kriz ve geleceğe yönelik kaygılar neticesinde, çok sayıda ülke sistemini yeniden ele almaya başlamıştır. Emeklilik yaşında yapılan yükseltmeler, prim oranlarında yeniden düzenlenme yapılması ve arttırılması, emeklilik ödemelerinin türlü yöntemlerle indirilmesi, yeni finansman kaynaklarının sisteme entegre edilmesi gibi pek çok konu dile getirilmeye başlanmıştır. Türkiye'de de benzer problemler ortaya çıkmış, gerek siyasi ve gerek ekonomik arenada yaşanan istikrarsızlık ve belirsizliklerle birlikte sosyal güvenlik sistemine olması gereken önem verilememiştir. Buna bağlı olarak sorunun aşılmasında doğru ve isabetli adımlar atılamamıştır. Çalışmada 2000 sonrası dönemde ülkemiz sosyal güvenlik harcamalarının bütçe büyüklükleri içerisindeki yeri karşılaştırmalı olarak açıklanmaya çalışılmıştır. Türkiye’de Sosyal güvenlik harcamalarının GSYİH’daki payı en yüksek olduğu dönemde, %11,7 iken OECD ortalaması %21,7 olarak gerçekleşmiş bulunmaktadır. Sosyal güvenlik sistemimizin çözüm bekleyen sorunlarının bulunduğu bir gerçektir.