لَم يَأْتِ الإسلامُ لِبَيانِ وِحدَانِيَّةِ الله فقط، بَلْ جاءَ لِيُرْسِيَ دَعَائمَ الإنسانيَّةِ، ويُنَظِّمَ حَيَاةَ البَشَرِيَّةِ، فَبَيَّنَ الحُقُوقَ، وحَدَّدَ الواجِباتِ، ليس فقط بين المسلم والمسلم، بَلْ بين الإنسانِ عامَّة والمسلم خاصَّة وبين عناصر الوجودِ، ومن أهمِّ ما حرصَ الإسلامُ على تَرسِيخِهِ وتأصيله أسس التعايش بين المسلمين وغيرهم من أصحاب المعتقدات الأخرى، وإرساؤه لمبدأ الاختلاف وتأكيده على فطريَّته، وأمره بوجوب احترام هذا الاختلاف بين أصحاب المعتقدات والطوائف والمذاهب المختلفة، وحِفْظُهُ لحقوقِ الإنسانِ القريبِ والبعيدِ، الحليفِ والعدوِّ على السَّوَاءِ؛ لأنَّ الكلَّ عِبَادٌ للَّهِ، وأنَّ عَدَالَةَ اللَّهِ – عَزَّ وجَلَّ – تَقْتَضِي الحِفاظَ على حقوقِ عِبادِهِ.
تُهدف هذه الدِّراسَةُ إلى الكشِفَ عن إجراءاتِ الإسلام وتَدابِيرِهِ في تأصيل أُسُسِ التَّعايُشِ بين المسلمين وغيرهم، ولاتِّساعِ هذا الموضوع فقد حدَّدت الدِّراسةُ أُسُسَ التَّعَايُشِ في أوقات القتال؛ بوصفها أَصْعَبَ الأَوْقَاتِ وأَشَدَّها التي يَتَعَرَّض فيها الناسُ للقتل والظُّلم والقهر، حيث يفقد فيها المتقاتلون عقولَهم وإنسانيَّتَهُم، وكذلك لِكَثْرَةِ الافتراءاتِ التي تعرَّضَ لها الإسلامُ بسبب الجهل بالمفهوم الحقيقيِّ للقتال في الإسلام، أو بسببِ الحِقْدِ عليه ومحاولة تشويهه، وجاءتِ الدِّراسَةُ في مُقَدِّمةٍ وثلاثة مَبَاحِثَ: الأول: مَفْهُومُ القِتَالِ في القرآن ومشروعيَّتُهُ ومَقَاصِدُهُ وطبيعةُ العلاقةِ بين المسلمين وغيرهم، والثاني: أُسُسُ التَّعَايُشِ مع الأعداء المقاتِلين، والثالث: أُسُسُ التَّعايُشِ مع الأعداء المسالمين.
وقد توصَّلت الدراسة إلى بعض النتائج، منها: أنَّ سببَ القتال في القرآن على المبدأ الدفاعي في ردِّ العدوان، وحماية الدعوة، وحرية الدين، ونُصْرَة المستضعفين، فالقتال في الإسلام ضرورة فرضها عليه أعداؤه، وليس هدفًا يُسْعَى إليه، كذلك تبيَّن أن طبيعة العلاقة بين المسلمين وغيرهم تقوم على المسالمة وليس على العدوان والقتال، فالسلام هو الأصل والقتال هو الاستثناء، كما أثبتت الدراسة أن المبادئ السامية التي أسَّسها الإسلامُ في معاملة أسرى الحرب سبقَ بها كلَّ الاتفاقيات والمواثيق الدوليَّة المعاصرة، كذلك وضعت الشريعةُ الإسلاميَّةُ قواعدَ وضوابطَ يلتزم بها المقاتلُ المسلمُ أثناء القتال، فقد حظرت استهداف المدنيين، وأسَّست لمبدأ التمايُز بين المقاتلين والمدنيين، أسَّس الإسلامُ قوانين حمايةِ دور العبادة والمتعبِّدين، وأقرَّت حقَّهم في البقاء على عقيدتهم دون إكراهٍ، نهى الإسلام عن الاعتداء على المباني والأشجار والمزروعات والممتلكات العامة والشخصية ذات الدور الاجتماعي إلا لضرورةٍ.
Islam did not come to demonstrate the oneness of God only, but rather it came to lay the foundations of humanity and organize human life. It clarified rights and defined duties, not only between Muslim and Muslim, but between man in general and Muslim in particular and among the elements of existence, and among the most important things are: Islam was keen to consolidate and establish the foundations of coexistence between Muslims and other people with other beliefs, and his establishment of the principle of difference and his emphasis on its innate nature, and his command that this difference between people of different beliefs, sects and sects must be respected, and his preservation of the rights of human beings near and far, ally and enemy alike; Because everyone is servants of God, and the justice of God - the Almighty - requires preserving the rights of His servants.
This study aims to reveal the procedures and measures of Islam in establishing the foundations of coexistence between Muslims and others. Due to the breadth of this topic, the study identified the foundations of coexistence in times of fighting. As the most difficult and intense times in which people are exposed to killing, injustice, and oppression, during which combatants lose their minds and humanity, as well as the many slanders that Islam has been subjected to due to ignorance of the true concept of fighting in Islam, or due to hatred for it and an attempt to distort it, the study came in an introduction and three sections: The first: The concept of fighting in the Qur’an, its legitimacy and objectives, and the nature of the relationship between Muslims and others. The second: The foundations of coexistence with fighting enemies.
The third: The foundations of coexistence with peaceful enemies. The study reached some results, including: The reason for fighting in the Qur’an is based on the defensive principle of repelling aggression, protecting the call, freedom of religion, and supporting the oppressed. Fighting in Islam is a necessity imposed on it by its enemies, and not a goal to be pursued. It also became clear that the nature of the relationship between Muslims And others are based on peace and not on aggression and fighting. Peace is the origin and fighting is the exception. The study also proved that the lofty principles established by Islam in the treatment of prisoners of war preceded all contemporary international agreements and charters. Islamic law also established rules and regulations that the Muslim fighter adheres to during fighting. It prohibited the targeting of civilians, and established the principle of differentiation between combatants and civilians. Islam established laws to protect places of worship and worshipers, and recognized their right to remain in their faith without coercion. Islam forbade attacks on buildings, trees, crops, and public and personal property that have a social role.
İslâm sadece Allah'ın birliğini açıklamak için gelmemiştir, aynı zamanda insan olmanın temellerini sağlam bir şekilde atmak ve beşerî hayatı tanzim etmek için gelmiştir. Bunu gerçekleştirmek için hakları açıklamış ve ödevleri belirlemiştir. Bu belirlemeyi sadece Müslümanlar arasında değil, genelde bütün insanlar, özelde ise Müslümanlar ve diğer varlıklar arasında yapmıştır. İslam'ın vurguladığı ve köklü bir şekilde yerleştirmeye çalıştığı en önemli şeylerden biri, Müslümanlar ve diğer inançlara sahip insanlar arasındaki birlikte yaşama esaslarını, farklılık ilkesi zemininde sağlamlaştırmak ve doğal seyrinde güçlendirmektir. Ayrıca, farklı inançlara, mezheplere ve cemaatlere bağlı insanlar arasında var olan bu farklılığa saygı gösterme zorunluluğunu da vurgular. Öte yandan yakın-uzak, dost-düşman fark etmeksizin eşit derecede insan haklarını korumaya önem verir; çünkü herkes Allah'ın kuludur ve Allah'ın adaleti kullarının haklarının korunmasını gerektirir.
Bu çalışmanın amacı, İslam'ın, Müslümanlar ve diğerleri arasında birlikte yaşama temellerini nasıl yerleştirdiğini ve uyguladığını ortaya koymaktır. Bu konuyu geniş bir şekilde ele almak için, çalışmayı, “savaş zamanlarında birlikte yaşama temelleri” olarak belirledik; çünkü savaş zamanları, insanların öldürülmeye, zulüm görmeye ve baskı altında kalmaya maruz bırakıldıkları en şiddetli ve zorlu anlardır. Zira bu dönemlerde savaşanlar akıllarını ve insanlıklarını kaybederler. Ayrıca “savaş” kavramının gerçek anlamını bilmemekten veya İslam’a olan düşmanlık ve onu çarpıtma gayretlerinden dolayı onun maruz kaldığı pek çok suçlamalara karşı bu çalışma yapılmıştır. Çalışma, bir giriş ve üç bölümden oluşmaktadır: Birinci bölümde Kuran'da savaş mefhumu, meşruiyeti, amacı ve Müslümanlar ile diğerleri arasındaki ilişkinin doğası; İkinci bölümde savaşçı düşmanlarla birlikte yaşamanın esasları; Üçüncü bölümde ise barışçıl düşmanlarla birlikte yaşamanın temelleri ele alınmıştır.
Araştırmada şu sonuçlara ulaşılmıştır: Kur'an'da savaşın; saldırıyı püskürtmek, İslam'a davetin devamlılığını sağlamak, din özgürlüğünü korumak ve mazlumlara destek olmak gibi haklı sebeplere dayandırılması öngörülmüştür. İslam dinine göre savaş, İslam düşmanlarının dayattığı bir zorunluluktur. İslam dininde savaş bir gaye değildir. Bunun yanı sıra çalışmada su sonuçlara da ulaşılmıştır: Müslümanlarla başka dine mensup kişiler arasındaki ilişki, saldırganlık ve kavga temelleri üzerine değil, karşılıklı barış temeli üzerine kurulmuştur. Çünkü İslam'a göre esas olan barıştır, savaş ise istisnadır. İslam'ın savaş esirlerine karşı muamelesinde belirlediği yüce prensipler, tüm çağdaş uluslararası anlaşma ve sözleşmelerden önce gelmiştir. İslam hukuku aynı zamanda Müslüman savaşçıların savaş sırasında uyacağı kuralları da belirlemiş, sivilleri hedef almayı yasaklamış ve savaşçılar ile siviller arasında ayrım ilkesini oluşturmuştur. İslam, ibadet yerlerini ve ibadet edenleri korumak için yasalar koymuş ve onlara zorlama yapmadan kendi inançlarını sürdürme hakkı tanımıştır. İslam, zorunlu olmadıkça binalara, ağaçlara, mahsullere ve sosyal rolü olan kamuya ait ve kişisel mallara saldırıyı yasaklamıştır.
Birincil Dil | Arapça |
---|---|
Konular | Tefsir |
Bölüm | Araştırma Makalesi |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 21 Aralık 2024 |
Gönderilme Tarihi | 27 Kasım 2024 |
Kabul Tarihi | 18 Aralık 2024 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2024 |
Akademik Platform İslami Araştırmalar Dergisi Creative Commons Atıf-GayriTicari 4.0 Uluslararası Lisansı (CC BY NC) ile lisanslanmıştır.