İnsanoğlu
tarihin çeşitli dönemlerinde doğal, sosyal, siyasi ve ekonomik nedenlerden
ötürü yaşadığı yerleri terk etmek ve yaşamını yeni yerleşim alanlarında
sürdürmek durumunda kalmıştır. İnsanların coğrafi bir bölgeden diğer bir
bölgeye yönelişini ifade eden bu hareketlilik, en genel yorumuyla kişilerin
zamanda, fizik mekânda veya sosyal yapılardaki her tür devinimine veya göçüne
işaret eder. Kısa, orta veya uzun vadeli geriye dönüş veya sürekli, yerleşim
hedefi güden coğrafik, toplumsal ve kültürel bir yer değiştirme gibi boyutları
olan bu demografik hareketler, toplumların çehrelerini değiştiren sosyolojik
süreçlerin başında gelmektedir. Gerek dünyada gerekse Türkiye’de özellikle gelişmekte olan ülkeler
için ciddi bir problem olarak görülen göç türlerinden biri de kırdan
kente ya da köyden kente yönelik göçlerdir.
Ülkemizde iç göçle köyden kentlere yönelen yoğun nüfus akımı
nedeniyle birey ve toplum yaşamını ilgilendiren pek çok alanda
ciddi sorunlar baş göstermiştir. Bütün toplumu ilgilendirecek bir boyuta erişen
bu sorunlara sanatçılar da duyarsız kalmamıştır. Nitekim köyden kente göçün
yoğun olarak yaşandığı yıllarda Ankara’da yaşayan Ülker Köksal da yaşadığı
kentin çehresini değiştiren hızlı değişim ve dönüşümün bir tanığı olarak
tiyatrolarında bu sorunlara yer vermiştir. Köksal 1972-2003 yılları arasında
kaleme aldığı yirmi bir oyunla tiyatro tarihimizin önemli isimleri arasında
yerini alır. Bu oyunlar, köyden kente yapılan göçlerin bir sonucu
olarak ortaya çıkan yoksulluk, psikolojik baskı, aile içi şiddet, kültür
çatışması, değer yitimi, dışlanma, geleneksel yaşam ile modernlik çatışması
açısından zengin bir içeriğe sahiptir.
Bu çalışmada öncelikle Köksal’ın köyden kente göç
olgusunun hangi boyutlarını ele aldığı belirlenecektir. Daha sonra yazarın göç
bağlamında hangi problem alanlarına değindiği tespit edilecektir.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 15 Ağustos 2019 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2019 Cilt: 6 Sayı: 7 |