Bir
döneme damgasını vuran SSCB hem birey bazında hem bölgesel bazda gelir
farklılıklarının giderileceği bir sistem olma iddiasıyla ortaya çıkmıştır. Ancak, başlangıçta ortaya koyduğu iddiaya ve
büyümeye rağmen; daha sonrasında iç ve dış kaynaklı güvenlik kaygıları, süper
güç olarak yaşama psikolojisi, otoriter eğilimler sonucu gelişemeyen sivil
toplum yapısı ve ekonomik bakımdan eşitlikçi olmayan farklı birimlerin
oluşturduğu asimetrik federal yapı, SSCB’nin temel özelliklerini oluşturmaya
başlamıştır. Bu
çalışmada, 1991’deki dağılmayla birlikte, SSCB’den kopan ülkelerin
devraldıkları olumsuz mirasın geçiş ekonomilerinin başlangıç koşullarındaki
dengesizliğin temel nedeni olduğu tespiti yapılarak geçiş ekonomileri arasında
gelişmişlik farklarının nedenleri ortaya konulmuştur. SSCB’nin eşitlikçi olmayan yapısının özellikle
çöküşte belirgin bir şekilde gözüktüğü ve eşitlikçi olmayan yapıda, avantajlı
olan ekonomilerin bu avantajlarını derinleştirip geçiş resesyonunu çabuk atlatarak
AB’ye üye olmayı dahi başardıkları görülmektedir. Buna karşılık SSCB’nin
doğusunda yer alan ekonomilerin ise geçiş resesyonunu daha uzun süre tecrübe
ederek üçüncü dünya ülkesi konumuna düştükleri gözlenmiştir. Bu iki uç grubun
yanı sıra bir üçüncü grup olan doğal kaynak zengini ülkelerde gelir düzeyindeki
yükselişlere karşılık, giderek totaliterleşen bir yapının varlığı dikkat
çekmiştir.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 5 Ekim 2018 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2018 Cilt: 32 Sayı: 4 |