Sanat, cinsellik ve toplum arasındaki ilişkilerin sıklıkla sorgulandığı günümüz sanat anlayışında imgenin yeniden tanımlanma şekli farklı biçimlerde inşa edilebilmektedir. Sanatçıların kendi bedenleri üzerinden ortaya koyduğu performanslar yeni düşüncelerden faydalanmaktadır. Bu düşüncelerin gelişmesinde önemli bir yeri bulunan fotoğraf temelli sanat çalışmalarının oluşturduğu deneysel alan hem sanatçıların işlerini hem de yeniden tanımlanan imge üretimini kapsamaktadır. Sanatçıların bedensel varlığı mekânsal ve zamansal süreklilik içerisinde şekillenirken bedenin makine ile ilişkisi tuhaf bir deneyimin ortaya çıkmasına sebep olmaktadır. Bu kapsamda Amerikalı fotoğrafçı Dani Lessnau, kendi bedenini bir kameraya dönüştürmektedir. Sanatçının hem Lacan’ın ‘extimité’ tanımına hem de Freud’un ‘uncanny’ kavramına atıfta bulunması bu çalışma adına önemlidir. Sanatçı, iç ve dış alan arasındaki sınırları tuhaf ve alışılmadık bir şekilde fotoğraflarken, özel alanın kamusallaşmasını meşrulaştırmakta ve erkek/kadın arasındaki gözleyen/gözlenen ilişkisini tersine çevirmektedir. Bu açıdan bakıldığında da, sanatçının çalışmalarının önemi açıkça karşımıza çıkmaktadır. Bedenin fotoğraf makinesi aracılığıyla bir makine gibi kullanılması, egemen bakış açısından bağımsız olarak katılımcı bir yön sunmaktadır. Bu çalışma bedenin bir fotoğraf makinesi gibi işleyişi sonucunda ortaya çıkan bakışının etkinlik/edilginlik, bakma/bakılma, özne/nesne, gözleyen/gözlenen ve kadın/erkek karşıtlıkları üzerinde durmaktadır. Aynı zamanda sanatçının çalışmalarına odaklanırken, bu araştırma yöntem olarak göstergebilimsel öğelerden ve bazı önemli düşünürlerin felsefelerinden yola çıkılmıştır.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 23 Aralık 2020 |
Gönderilme Tarihi | 30 Temmuz 2020 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2020 Sayı: 20 |