Türk edebiyatının temel sorunsalı genel olarak toplumsal yapıyı
anlama/anlamlandırma süreçleriyle pekişmiş ve gelişmiştir. Türk
romanı kuruluş döneminden itibaren modernlik/gelenek çerçevesi
içinde var olmuş ve bu özelliğini 1980’li yıllara kadar muhafaza etmeyi
başarmıştır. Toplumu anlamak ve onu dönüştürmek şeklindeki
“mühendislik” algılaması, edebiyat geleneğimizi yönlendirmiş ve
yazarlarımız bu gelenek içinde eserler ortaya koymuşlardır. Oktay
Akbal da Türk düşünce geleneğinde siyaset-edebiyat gerilimi
bağlamında, pozitivist/seçkinci ve ilerlemeci bir çizgide yer almıştır.
Akbal’ın düşünsel boyutunun bir yanını modernist gelenek
oluştururken, diğer gelenek bununla çelişik olan muhafazakâr kimlik
içinde tecessüm eder. Akbal bir yandan değişim ve ilerlemeyi
savunurken, diğer yandan da bu değişim ve ilerlemenin sonuçlarından
önemli şekilde rahatsızdır. Bu yazı birbiriyle çelişik duran bu iki
geleneğin Türkiye’deki görünümünü Oktay Akbal örneğiyle ortaya
koymayı amaçlamaktadır.
Birincil Dil | tr; en |
---|---|
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 28 Şubat 2010 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2006 Cilt: 12 Sayı: 29 |