Türk edebiyatının önemli isimlerinden biri olan Ali Ekrem Bolayır (2 Ağustos 1867-27 Ağustos 1937) 1886 yılında, Adana’da defterdarlık yapan eniştesi Menemenlizade Rifat Bey’i (1856-1932) ve ablası Feride Hanım’ı (1864-1896) ziyaret etmiş; burada birçok şairle de tanışmıştır. Adana vilayetine gerçekleştirdiği on beş günlük ziyareti sırasında gördüğü köylerden hareketle Anadolu’nun perişan halini ve zavallı halkını tanımış; genç yaşta yazdığı “Mektep” şiirindeki “Yüzler siyah, büyût siyah, cebheler siyah/Bir ahter inmemiş beşeriyet semâsına” beytini ise, bu ziyaretinden aldığı ilhamla yazmıştır. Görüldüğü gibi Ali Ekrem’in Adana’ya bir ziyaret gerçekleştirdiği bilgisi yeni değildir. Ancak İstanbul Şehir Üniversitesi Taha Toros Arşivi’nde bulduğumuz ve 1930’da Ali Nihat Tarlan’a hitaben yazılmış mektup, bu ziyaretin içeriğine ışık tutması bakımından önem taşır. Ali Ekrem’in, bir Osmanlı aydını olarak 1886 yılının Adana’sına, onun doğasına ve otantik kültürüne ilişkin izlenimlerini kırk dört yıl aradan sonra anlattığı bu mektup; haberleşme işlevinin ötesinde pastoral bir eda taşır. Mektubunda ilkin Adana’nın merkezine, ardından şimdiki adı Bürücek Yaylası olan Müftüyurdu’na odaklanan Ali Ekrem, egzotik bir bakışın eşiğinden bakıp âdeta yüceleştirdiği Adana ve doğasının büyüleyici güzelliğinde vatanın büyüklüğünü görür. Biz bu makalede, Ali Ekrem’in Latin harflerine aktardığımız mektubu ışığında Adana’nın, bir Osmanlı aydınının gözünden nasıl göründüğünü değerlendirmeye çalışacağız.
Ali Ekrem Bolayır (2nd August,1867-27th August, 1937), one of the prominent figures of Turkish literature, visited his brother-in-law Menemenlizade Rifat Bey (1856-1932) who worked as provincial treasurer and his older sister Feride Hanım (1864-1896); here he met many poets as well. He got to know the miserable state and poor people of Anatolia during his fifteen-day visit to the province of Adana; in his poem, Mektep (School), which he had written at a young age, he wrote the couplet of “Yüzler siyah, büyût siyah, cebheler siyah/Bir ahter inmemiş beşeriyet semâsına (Faces black, homes black, fronts black / no light on sky)” with inspiration from this visit.
As can be seen, the information that Ali Ekrem paid a visit to Adana is not new. However, the letter we found in the Taha Toros Archive of İstanbul Şehir University, addressed to Ali Nihat Tarlan in 1930, is important to shed light on the content of this visit. This letter in which Ali Ekrem, as an Ottoman intellectual, described his impressions of 1886’s Adana, its nature and of its authentic nature after fourty four years, has a pastoral characteristic beyond its communication function. Having focused firstly on the center of Adana and then on Müftüyurdu, which is now known as the Bürücek Plateau in his letter, Ali Ekrem sees the greatness of the homeland in the fascinating beauty of Adana and its nature, which he sublimes by interpreting it from an exotic overview. In this article, we will try to evaluate how Adana looks from the eyes of an Ottoman intellectual in the light of the letter which was put into the Latin letters of Ali Ekrem.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 31 Ocak 2020 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2020 Sayı: 67 |