Enlightenment, known as Satori in Japanese Buddhism, is of central importance as a doctrine that defines the ultimate goal to be achieved for all Buddhist schools. Zen Buddhism defines itself as the transmission of the enlightenment experience of Sakyamuni Buddha from mind to mind through the generations, thus placing enlightenment at its core. Along with this importance, there is no consensus on a definition, method, or feature of the enlightenment doctrine due to its nature. The main point emphasized in the tradition about the enlightenment is that this experience cannot be described in words, that it is an experience beyond language. However, the Zen tradition has a wide literature on enlightenment, it fundamentally accepts that enlightenment is a language-transcendent experience. In short, although enlightenment is accepted as the essence of the Zen tradition, its indefinability has led to it being interpreted as a transcendent experience that is lived but not explained.
Enlightenment is understood as a transcendent and abstract experience in general in Buddhist schools and in Zen. But it is possible to see the tangible expressions and worldly repercussions of enlightenment when we look at the history of Buddhism. While Buddhist and Zen literature often focuses on the ideal definitions/indefinability of enlightenment, it is often overlooked that in lived Zen, enlightenment has a visibility and a tangible representation in the daily lives of monks. This article deals with the understanding of enlightenment in the Zen tradition in this context. The main claim of the article is that although Japanese Zen masters have defined enlightenment as fundamentally indefinable, transcendent, and language-transcending, and have focused on the ideal enlightenment narratives in the Buddhist tradition, enlightenment was tangibly reflected in the lives of monks in the medieval Japanese Zen school, and that in lived Zen, enlightenment served as a tool for obtaining worldly benefits as well as spiritual authority. The subject and the claim are based on the works of Keizan Jōkin, who is considered to be the second most important figure in the Japanese Sōtō Zen school, Denkōroku, Keizan Shingi, and Zazen Yojinki.
Enlightenment is understood as a transcendent and abstract experience in general in Buddhist schools and in Zen. But it is possible to see the tangible expressions and worldly repercussions of enlightenment when we look at the history of Buddhism. While Buddhist and Zen literature often focuses on the ideal definitions/indefinability of enlightenment, it is often overlooked that in lived Zen, enlightenment has a visibility and a tangible representation in the daily lives of monks. This article deals with the understanding of enlightenment in the Zen tradition in this context. The main claim of the article is that although Japanese Zen masters have defined enlightenment as fundamentally indefinable, transcendent, and language-transcending, and have focused on the ideal enlightenment narratives in the Buddhist tradition, enlightenment was tangibly reflected in the lives of monks in the medieval Japanese Zen school, and that in lived Zen, enlightenment served as a tool for obtaining worldly benefits as well as spiritual authority. The subject and the claim are based on the works of Keizan Jōkin, who is considered to be the second most important figure in the Japanese Sōtō Zen school, Denkōroku, Keizan Shingi, and Zazen Yojinki.
History of Religions Zen Buddhism Enlightenment Satori Keizan Zen Monk
Aydınlanma, Japon Budizmi’ndeki adıyla Satori, bütün Budist okulları için ulaşılması gereken nihai hedefi belirten doktrin olarak merkezi öneme sahiptir. Zen Budizmi kendini Sakyamuni Buddha’nın yaşadığı aydınlanma deneyiminin zihinden zihne nesiller boyunca aktarılması olarak tanımlayarak aydınlanmayı özüne yerleştirir. Bu önemi ile birlikte doğası gereği aydınlanma doktrininin üzerinde konsensüs sağlanmış bir tanımı, yöntemi ve özelliği bulunmamaktadır. Aydınlanma doktrini ile ilgili anlatıların üzerinde durduğu temel nokta bu deneyimin kelimelerle anlatılamayacağı, dilin ötesinde bir deneyim olduğu yönündedir. Zen geleneği de aydınlanma ile ilgili geniş bir literatüre sahip olmasına rağmen temelde aydınlanmanın dil ötesi/dil üstü bir deneyim olduğunu kabul eder. Aydınlanmanın Zen geleneğinin özü olarak kabul edilmesine rağmen tanımlanamaz oluşu onun yaşanılan fakat anlatılamayan aşkın bir deneyim olarak anlaşılmasına neden olmuştur.
Aydınlanma Budist okullarının genelinde ve Zen’de aşkın ve soyut bir deneyim olarak anlaşılmasına rağmen Budizm tarihine baktığımızda aydınlanmanın somut ifadelerini ve dünyevi yansımalarını görmek mümkündür. Budist ve Zen literatürü sıkça aydınlanmanın ideal tanımları/tanımlanamazlığı üzerinde dururken yaşanılan Zen’de aydınlanmanın keşişlerin gündelik hayatında bir görünürlüğünün, somut bir karşılığının bulunduğu çoğu zaman göz ardı edilmektedir. Bu makale bu bağlamda Zen geleneğinin aydınlanma anlayışını ele almaktadır. Makalenin temel iddiası, Japon Zen üstatları aydınlanmayı temelde tanımlanamaz, aşkın, dil ötesi bir deneyim olarak tanımlamış ve Budist gelenekteki ideal aydınlanma anlatılarına yoğunlaşmış olmakla birlikte Ortaçağ Japon Zen okulunda aydınlanmanın keşişlerin hayatında somut olarak karşılık bulduğu ve yaşanılan Zen’de aydınlanmanın manevi otorite yanında dünyevi menfaatler elde etme aracı olarak da işlev gördüğüdür. Konu ve iddia Japon Sōtō Zen okulunun ikinci önemli ismi olarak kabul edilen Keizan Jōkin’in Denkōroku, Keizan Shingi ve Zazen Yojinki eserleri temelinde ele alınmaktadır.
Aydınlanma, Japon Budizmi’ndeki adıyla Satori, bütün Budist okulları için ulaşılması gereken nihai hedefi belirten doktrin olarak merkezi öneme sahiptir. Zen Budizmi kendini Sakyamuni Buddha’nın yaşadığı aydınlanma deneyiminin zihinden zihne nesiller boyunca aktarılması olarak tanımlayarak aydınlanmayı özüne yerleştirir. Bu önemi ile birlikte doğası gereği aydınlanma doktrininin üzerinde konsensüs sağlanmış bir tanımı, yöntemi ve özelliği bulunmamaktadır. Aydınlanma doktrini ile ilgili anlatıların üzerinde durduğu temel nokta bu deneyimin kelimelerle anlatılamayacağı, dilin ötesinde bir deneyim olduğu yönündedir. Zen geleneği de aydınlanma ile ilgili geniş bir literatüre sahip olmasına rağmen temelde aydınlanmanın dil ötesi/dil üstü bir deneyim olduğunu kabul eder. Aydınlanmanın Zen geleneğinin özü olarak kabul edilmesine rağmen tanımlanamaz oluşu onun yaşanılan fakat anlatılamayan aşkın bir deneyim olarak anlaşılmasına neden olmuştur.
Aydınlanma Budist okullarının genelinde ve Zen’de aşkın ve soyut bir deneyim olarak anlaşılmasına rağmen Budizm tarihine baktığımızda aydınlanmanın somut ifadelerini ve dünyevi yansımalarını görmek mümkündür. Budist ve Zen literatürü sıkça aydınlanmanın ideal tanımları/tanımlanamazlığı üzerinde dururken yaşanılan Zen’de aydınlanmanın keşişlerin gündelik hayatında bir görünürlüğünün, somut bir karşılığının bulunduğu çoğu zaman göz ardı edilmektedir. Bu makale bu bağlamda Zen geleneğinin aydınlanma anlayışını ele almaktadır. Makalenin temel iddiası, Japon Zen üstatları aydınlanmayı temelde tanımlanamaz, aşkın, dil ötesi bir deneyim olarak tanımlamış ve Budist gelenekteki ideal aydınlanma anlatılarına yoğunlaşmış olmakla birlikte Ortaçağ Japon Zen okulunda aydınlanmanın keşişlerin hayatında somut olarak karşılık bulduğu ve yaşanılan Zen’de aydınlanmanın manevi otorite yanında dünyevi menfaatler elde etme aracı olarak da işlev gördüğüdür. Konu ve iddia Japon Sōtō Zen okulunun ikinci önemli ismi olarak kabul edilen Keizan Jōkin’in Denkōroku, Keizan Shingi ve Zazen Yojinki eserleri temelinde ele alınmaktadır.
Dinler Tarihi Zen Budizm Aydınlanma Satori Keizan Zen Keşişi
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Din Araştırmaları, Doğu Dinleri ve Gelenekleri Araştırmaları |
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 30 Kasım 2023 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2023 |