Özet
Kadına yönelik şiddet yaygınlığı ve sonuçları nedeniyle önemli bir halk sağlığı sorunu ve bir insan hakları ihlalidir. Dünyada her beş kadından biri yaşamlarını paylaştıkları partnerleri tarafından fiziksel ve/veya cinsel şiddete, her üç kadından biri de herhangi bir şiddet türüne maruz kalmaktadır. Türkiye’ de kadına yönelik şiddet verileri incelendiğinde, evli kadınların %26-57’sinin fiziksel ya da cinsel şiddete maruz kaldığı görülmektedir.
Kadının gebelik döneminde de şiddete maruz kalmasının önemli maternal-fetal sağlık sonuçları mevcuttur. Maternal etkileri; doğum öncesi kanama, madde kullanımının artması, depresyon, anksiyete, gebeliğin sonlandırılması, sezeryan doğum, preeklampsi, gestasyonel diyabet, yüksek mortalite ve morbidite oranlarıdır. Fetal etkileri de; preterm doğum, düşük doğum ağırlıklı fetüs, intrauterin gelişim geriliği, plasental anomaliler, zihinsel gelişim geriliği, yaralanmalar ve yüksel neonatal mortalite oranlarıdır.
Özellikle kadınların gebelik döneminde aldıkları sağlık hizmetlerinde bire bir bakım, danışmanlık, takip ve tedavi yapan sağlık personelinin iyi bir gözlem yapması ve şiddete uğrayan gebeleri tespit etmesi gerekmektedir. Vaka tespitinde gerekli kurumlar ile iş birliği yapılarak annenin ve bebeğinin sağlığının kontrol altına alınması, şiddetin önlenmesi önemlidir.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Sağlık Kurumları Yönetimi |
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 30 Aralık 2020 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2020 Cilt: 9 Sayı: 2 |