Öz
Özgürlük pek çok filozof, teorisyen, bilim insanı ve sanatçı tarafından irdelenmiş, farklı
şekillerde tanımlanmış ve benimsenmiştir. Bununla birlikte, her toplum kendi tarih, kültür ve
geleneği açısından kendine özgü normlar üretmiş ve özgürlük algı ve deneyimleri aynı toplumun
bireyleri arasında bile farklılık göstermiştir. Amerika Birleşik Devletleri’nin bağımsızlığının
ilanından önce İngiliz Krallığı’nın boyunduruğunda olması, özgürlük fikrinin Amerikan
toplumunda önemini arttırmış ve bağımsızlık savaşları esnasında özgürlük kelimesi broşürler,
gazeteler hatta duvarlara kadar her yerde görülmüştü. Zamanla kendilerini özgürlük kavramıyla
özdeşleştiren bir halkın temsilcileri olarak Amerikan Edebiyatının temsilcileri eserlerinde sıklıkla
bu temayı işlemişlerdir. 19. yüzyıl Amerikan edebiyatının önde gelen yazarlarından Nathaniel
Hawthorne’un Kızıl Harf/Damgalı Kadın (The Scarlet Letter) ve Herman Melville’in Kâtip
Bartleby (Bartleby the Scrivener) adlı eserleri birey açısından özgürlük temasını işleyen iki eser
olarak karşımıza çıkar. Bu çalışma bu eserlerde özgürlükleri kısıtlanmış ve dolayısıyla toplumla
bir çatışma içerisine girmiş olarak resmedilen bir kadın ve erkeğin, Hester Prynne ve Kâtip
Bartleby’nin yabancılaşmaları, farklı ötekilik pozisyonları ve direniş yöntemlerine odaklanarak iki
farklı özgürlük algı ve deneyimini karşılaştırmaktadır.