Öz
Doğum-evlilik-ölüm, birey üzerinden yürütülse de toplumsal bir alanı yansıtması
nedeniyle kültürlerde önemli oranda yer kaplamaktadır. Bireyin yaşamının başlamasına yönelik
uygulamalardan fiziksel yokluğa giden süreçte gerçekleştirilen bu ritüeller, dünden bugüne
değişip dönüşerek varlığını devam ettirmiştir. Kültürün geleceğiyle ilgili kesin yargılarda
bulunmak bir noktadan sonra imkânsız olsa da ritüeller ve toplumsal uygulamalar aracılığıyla
yaratılan düzlemde gelenekler ve inançlar fonksiyonel olarak modern toplumlarda bile belli
noktalarıyla devam etmektedir. Bu durum modern toplumlarda modernliği aşan birtakım
durumların varlığını kanıtlasa bile, yine de bu alandaki kültürel öğelerin varlığı ya da belirli
noktalarda devam ettiriliyor olması, kültüre yapılmış bilinçli bir yatırım olarak düşünülmemelidir.
Nitekim günümüzde geleneksel davranışların birçoğu sadece kalıplaşmış olduğu için devam
etmektedir. Ancak geçiş dönemleri etrafında yapılan birçok uygulama bu kalıplaşmanın dışında
değerlendirilmelidir; çünkü geçiş dönemlerinde, bireysel statü değişikliğine bağlı olarak gelişmiş
çok sayıda inanma bulunmaktadır. Örneğin doğum, kadının bireysel ve toplumsal statüsünün
değiştiği bir süreç olmanın ötesinde; soy olgusuyla aynı çizgide değerlendirilmesinden dolayı,
bu alanda yapılan uygulamalar da bir tekrarı devam ettirmekten daha ziyade yaşamı devam
ettirme arzusu üzerine kurulmuştur.
Bu bağlamda çalışma; doğum etrafında gerçekleşen uygulamaları, Sinop halk kültürü
özelinde (dinsel- büyüsel, halk hekimliği vd.) tespit etme ve uygulamalar içerisindeki arkaik,
dinsel bağları, devamlılıkları noktasında sorgulama amacı taşımaktadır. Ayrıca insanın
yeryüzünde kalıcı olma ülküsü, doğum ve soy arasındaki ilişkiyi ortaya çıkardığı için doğumla
sağlanan devamlılık önce ata soyunun devamlılığı sonrasında ise toplumsal yapının devamlılığı
olarak okunmuştur.