Öz
Michel Foucault, iktidarı farklı biçimlerde birbirinin içine geçmiş ağlarla örülü bir yapı
olarak görür. İktidar, bu yapıyı insan ilişkileri, ekonomik ilişkiler, aile içi ilişkiler, eğitim ilişkileri,
siyasi kurum ilişkileri gibi ilişkiler üzerinden kurgular. Bu ilişkiler ağı bireyler üzerinden taşınır.
Dolayısıyla iktidar burada bireyi esas alarak ilerler. Benzeri durum Cumhuriyet’in ilanıyla kurulan
yeni Türk devleti için de geçerlidir. Cumhuriyet’in ilanından sonra yeni bir insan tipi yaratmak
idealiyle hareket eden iktidar, söylemini genişletmek ve otoritesini sağlamlaştırmak için sanatın
gücünden faydalanır. Bu bağlamda en çok tiyatro, sinema, opera gibi dramatik sanat türlerinden
yararlanır. Bu sanatlar arasında tiyatro ve sinemaya halkın erişimi nispeten daha kolaydır.
Gazetelerde söz konusu sanatlardan bahseden pek çok haber, hikâye ve tefrika romanın
yayımlanmasıyla gazeteler aracılığıyla iktidar, söylemini halka ulaştırır. Zira bu yazıların,
hikâyelerin, romanların içine kendi ideolojik söylemini de yerleştirir. İktidarın diğer bir faaliyet
alanını da dönemin edebiyat eserleri oluşturmaktadır. Farklı dünya görüşlerine ve edebiyat
anlayışlarına sahip olan yazarlar eserlerinde iktidarın düşüncelerine ve faaliyetlerine
değinmişler, farklı şekillerde de olsa temelde hepsi iktidarın sözcülüğünü yapan romanlar
kaleme almışlardır. Dolayısıyla bu yazıda erken Cumhuriyet dönemi Türk yazarlarının anlatma
ve vaka zamanı 1923-1940 yılları arasına tekabül eden romanlarında dramatik sanatları ele alış
biçimleri ve iktidarın kendi söylemini yaymak amacıyla dramatik sanatları kullanma şekli rolü
incelenecektir.