Öz
İkinci Dünya Savaşı dönemi, pek çok millet için acı dolu yıllardı ancak Sovyet Rejimi
altındaki Türkler, mecburen tarafı oldukları bu savaşta, savunmadıkları ülkelerin cephelerinde
en ön safta mücadele etmek zorunda kalmışlardır. Dünya ve Türk edebiyatında bu dönemi
anlatan pek çok hikâye, roman yayınlanmıştır. Hatıra türü ise bireylerden yola çıkarak dönemin
panoramasını farklı bir dille, çeşitli gerçek yaşantılarla gözler önüne sermekte ve savaşın iç
yüzüne dair çok sayıda ayrıntıyı ortaya çıkarmaktadır. İkinci Dünya Savaşı’nda cephelere
götürülen özellikle okumuş, eğitimli Türklerden hatıralarını kaleme alanlar sayesinde bugün
Türklerin yaşadığı trajedi daha farklı bir pencereden idrak edilebilmektedir. Bu makalede ilk
olarak çeşitli coğrafyalardan Türk yazarların şimdiye kadar üzerinde pek durulmamış, inceleme
yapılmamış İkinci Dünya Savaşı hatıra kitapları hakkında bilgi verilmiştir. Ardından bu türe örnek
olarak Musa Ramazan’ın ve Cengiz Dağcı’nın savaş hatıraları karşılaştırılmıştır. Kırım Türkü
Cengiz Dağcı ve Kafkasya Türkü olan Musa Ramazan İkinci Dünya Savaşı’na pek çok
cephede, pek çok açıdan tanıklık etmiş ve yaşadıklarını yazıya geçirebilmiş sanatçı
şahsiyetlerdir. Zorlu savaş sürecinde ikisi de Sovyet Rusya tarafından zorla silah altına alınmış,
Almanlara esir düşmüş, esir kamplarında geçen insanlık dışı dönemlerden sonra vatansız
kalmış ve bu uğurda mücadele vermişlerdir. Her iki yazar da bütün bu yaşanmışlıkları aradan
yıllar geçtikten sonra yine aynı dönemlerde kaleme alırlar. Ortak bir coğrafyada birbirlerinden
habersiz ortak bir kaderi paylaşan iki Türk’ün de savaş boyunca sığınağı “sanatı” olur. Bu
makalede amaç, tarihi gerçeklik göz önünde bulundurularak, hatıra yazarları aracılığıyla İkinci
Dünya Savaşı’nda Türklerin yaşadıklarını gözler önüne sermek, hadiselerin bizzat tanığı olan
kişilerin bakış açıları ile yaşananları değerlendirmektir. Amaç; hatıra yazarlarının yaşadıklarına
yönelik duygu ve düşüncelerini nasıl ifade ettiklerini ortaya çıkarmak, yazarların ruh dünyalarını
karşılaştırmak ve savaşın insanî yönünü tespit etmektir. İncelenen eserlerdeki olayların
anlatılması, yazarların yaşadığı ortak ve farklı durumların tespit edilmesi ve bir karşılaştırmaya
gidilmesi izlenilen yöntem olmuştur.