Bir toplumunun temelini oluşturan ekonomik, siyasi, sosyokültürel ve demografik yapı gibi unsurlar göç sonucu yapısal bir değişim ve dönüşüm süreci yaşar. Bu değişim kendisini göçün boyutu ve oranına bağlı olarak farklı şekillerde gösterir. Bu durum hem göç alan hem de göç veren ülkeler için geçerlidir. Böylece tarih boyunca göç ve mülteciler sorunu ülkelerin ekonomik, siyasi ve sosyokültürel yapılarını sarsmış, köklü demografik değişim ve dönüşümlere yol açmıştır. Bu doğrultuda insanlar gönüllü göç ettikleri gibi zorla göçe tabi tutulmuşlardır. Bu durum Türkiye için özel bir önem taşımaktadır. Türkiye Cumhuriyeti kuruluşundan bu yana batı medeniyetini ekonomik ve sosyokültürel ilerleme için bir model olarak kabul etmiştir. Bu bağlamda Batı Bloku ülkeleriyle ekonomik ve siyasi iş birliği yapmıştır. Bu doğrultuda Almanya 1961 yılında Türkiye’nin de içinde yer aldığı müttefik ülkelerden “İşgücü Alımı Anlaşması” çerçevesinde doğrudan işçi alımı gerçekleştirmiştir. Öte yandan Türkiye göç veren bir ülke olarak kabul edilmekle beraber, 2011 yılında Arap Baharıyla başlayan yoğun bir göç dalgasıyla karşı karşıya kalmıştır. Bunun sonucunda Suriye’den Türkiye’ye yaklaşık olarak 4 milyon insan göç etmiştir. Ancak Türkiye için 1961 yılında Avrupa’ya yönelen göçün getirdiği sonuçlar ile 2011 yılında Suriye’den gelen göç dalgası arasında amaç, ekonomik, sosyokültürel ve demografik yapı açısından büyük farklar gözlemlenmektedir. Türkiye bu göç dalgası sonucu “göç veren ülke” yerine “göç alan ülke” konumuna gelmiştir. Bu temel perspektifler ışığında Türkiye’den Almanya’ya göç eden “Gurbetçiler” ile Suriye’den Türkiye göç eden "Suriyeliler” kavramları ekonomik ve sosyokültürel sonuçları çerçevesinde entegrasyon bağlamında karşılaştırmalı bir analizle mercek altına alınmıştır.
Sayın Editör, hakemin istediği düzeltmeler tamamlanmış olup, metin ektedir. Selamlar saygılar
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 1 Temmuz 2021 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2021 Cilt: 16 Sayı: 1 |