Öz
Weber
ideal tip kavramı ile ilk olarak tipoloji oluşturmuş sosyolojik
araştırmalarında ideal-tip kavramsallaştırmasını yöntem olarak çok sık
kullanmıştır. Weber’le birlikte Le Bras,
Allport, Troeltsch ideal-tipleştirmeyi kullanmış, Türk sosyal bilimciler
arasında Mardin, Taplamacıoğlu, Kırbaşoğlu da Türk toplumu üzerinden bir
tipoloji denemesinde bulunmuşlardır.
Günay da Almanya’da yaşayan Türk işçileri üzerine bir dindarlık
tipolojisi geliştirir. Günay, Türk
işçilerini tipleştirmede üç tip kullanmaktadır. O, birincisini geleneksel
dindarlık çerçevesinde gelişen ‘Geleneksel Halk Dindarlığı’, ikincisini
“Radikal İslamcı Eğilimler”, Üçüncüsünü ise “ Seküler Dindarlık” olarak
sınıflandırmaktadır. Günay’a göre, ‘Geleneksel Halk Dindarlığı’ Türk işçi
toplulukları içerisinde yaygın bir şekilde bulunur. Bu dindarlık biçiminde
bireysel ve entelektüel dindarlık boyutları oldukça zayıftır. İkici gruptakileri Günay, ‘Radikal İslamcı Eğilimler’ tipolojisi olarak
isimlendirmektedir. Bu gruptakilerde anti-laik, anti modern eğilim ve
söylemlere rast gelinmektedir. Modernleşmeye uyum sağlayamamış tipik bir Batı
karşıtlığını esas alan tepkisel oluşumların Avrupa’da uzantısı olduğunu
vurgular. Günay, üçüncü tipolojide olanları
‘Seküler Yönelimler Tipolojisi’ olarak isimlendirmektedir. Bu
gruptakiler, dini bireysel bir olgu olarak yaşayan bir kitledir. Din, bu
gruptakiler açısından kültürel bir aidiyeti ve Avrupa değerleri burada yaşayanlar
üzerinde etkilidir. Bu grup üzerinde din hem bilişsel düzeyde hem de sosyal
düzeyde belirleyiciliğini yitirmektedir. Günay,
Avrupa’ya 1960’lı yıllardan yapılan göçle ile birlikte İslam’ın pratikte
yaşama şekillerinin değiştiğini bu süreçle birlikte İslam’ın ‘Göçmen İslam’ından ‘ Avrupalı
İslam’a doğru gelişen bir seyir şeklinde olduğuna dikkatleri çeker.