Müzelerde markalaşmayı zorunlu hale getiren en önemli parametre özel müzeciliğin başlaması ve bu müze grubundakilerin sayıca çoğalmaları neticesinde onları ayakta tutacak kendi mali gerçeklerini kontrol altında tutabilme tablosudur. Daha sonra bu oluşuma katılan diğer bir takım kamu müzelerinin rekabetçi atmosferde ön planda olma mücadeleleri ile devam etmiştir. 1980 li yıllarla birlikte liberal ekonomik fikirler ekseninde serbest pazar mekanizmaları yeni rekabet ortamları yaratmıştır. Her firma, kurum, müessese vb. oluşumlar, niteliklerini arttırmak adına kalite ve verim sağlama gibi kavramlara daha fazla yer verme politikalarına gerek duymuşlardır. Bu gereksinimler tanıtım ihtiyacını doğurmuştur. Pazarlamanın en güçlü silahı olan slogan amblem, logo, sembol vb. simgeler markalaşma yolunda atılan önemli adımlardır. Tüketici ( müze ziyaretçileri ) zihninde müze ile ilgili bir algı oluşturma gayesi markalaşmanın temel unsurudur. Müze kullanıcılarında İyi ve olumlu bir intiba oluşturma adına benzerlerinden ayırt edici özellikleri bulunan kalıcı, ilginç ve cazibesi olan müze markası yaratma çabalarının en can alıcı paradigmaları, teknolojik ( Sosyal medya ) imkânlardan da faydalanarak etkili tanıtım yapabilme becerileridir. Hizmet verilen ürün yani müzelerin barındırdığı eserleri insanların mutlaka görmesi gerektiği konusunu bir ihtiyaç haline getirme motivasyonu ilk pazarlama stratejisidir. Müze hizmetlerinin alınıp satılan bir mal gibi düşünülmesi müzelerde markalaşmayı kaçınılmaz kılmaktadır. Günümüzde müzecilikteki yeni uluslararası sermayeli büyük şirketler gibi donanımlı olma zorunluluğu onların küresel dünyada markalaşma çabaları bu çalışmanın amacını teşkil etmektedir.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 31 Aralık 2020 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2020 |