Zâtı gereği iki vâcib varlığın olduğunu farz edersek,
bunlar “zâtî vucûb” sıfatında ortak olmakla beraber taayyünde birbirinden farklı
olacaktır. Onunla ortaklığın hâsıl olduğu şey,
farklılaşmanın hâsıl olduğu şeyle aynı değildir. Dolayısıyla söz konusu iki
vâcib varlıktan her biri, onunla ortaklığın hâsıl olduğu vucûb ile
onunla farklılaşmanın hâsıl olduğu taayyünden mürekkeb olacaktır.
[Bilindiği gibi] Her mürekkeb mümkündür bu nedenle mürekkeb, her bir parçasına muhtaçtır.
Mürekkebin her bir parçası ise mürekkebin kendisinden [tamamından] farklıdır.
Her mürekkeb başkasına muhtaçtır. Başkasına muhtaç olan her şey de zâtı gereği
mümkündür. Sonuç olarak söz konusu iki vâcipten her biri zâtı gereği mümkün olacaktır.
Bu ise hulf/çelişkidir.
Bölüm | Çeviriler |
---|---|
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 15 Aralık 2017 |
Gönderilme Tarihi | 23 Ekim 2017 |
Kabul Tarihi | 30 Kasım 2017 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2017 Cilt: 5 Sayı: 10 |