Since
the very early period, one of the field of art which human being could be
depicted in a real-like manner have been the plastic art. In this field, stone
sculptures and terracotta figurines have a special importance. In the region of
ancient Aegean, the earliest human representations among three dimensional
ones, had been the figurines made from clay. Within the middle of the VIIth
century BC, in parallel with the progress of the knowledge in art and the sense
of aesthetics, sculptors started to use the marble and the limestone in order
to create live-size human figures. From then on, till to the end of ancient
times, monumental sculptures were one of the most strong images in terms of
religion and social life. Terracotta figurines share the same chronology with
monumental sculptures. However, there have been some diffrences between two
field of art in terms of their functions and meanings. In spite of the
technical and funtional differences, tipological characteristics reveal the
interraciton between these two fields. For understanding the characteristics
of this interaction clearly, it is esential to examine the periodical progress
of the terracotta figurines and monumental sculptures. It seems that there
used to be a change of role between figurines and statues concerning to lead
to the style. While terracotta figurines have the effects of specific monumental
statues in certain periods, they also define the order of the sculpture in some
periods. Consequently, as terracottas had their own dynamics in terms of type,
iconography and function, they had a very important role for understanding the
ancient people and their lives.
Antikçağ insanının
kendini gerçeğe en yakın şekilde ifade edebildiği alan plastik sanattır. Söz
konusu alanda mermer heykeller ve pişmiş toprak figürinler özel bir öneme
sahiptir. Kilden üretilmiş olan figürinler, Ege coğrafyasında en erken üç
boyutlu insan betimleri olarak karşımıza çıkar. MÖ VII. yüzyılın ortalarıyla
birlikte bilim ve sanattaki bilginin ve estetik anlayışın gelişimine paralel
olarak, heykeltıraşlar kireçtaşı ve mermeri gerçek boyutlarda insan figürleri
oluşturmak için kullanmışlardır. Bu dönemden antikçağın sonuna dek anıtsal
heykeltıraşlık eserleri, dinsel ve sosyal açıdan en güçlü ve zengin
betimlemelerden biri olmuştur. Pişmiş toprak figürinler de büyük mermer eserler
ile aynı kronolojiyi paylaşır. Buna karşın iki sanat dalı arasında işlevsel,
anlamsal ve sınıfsal farklar bulunmaktadır. İşlevsel ve teknik açıdan aradaki
büyük farklılıklara rağmen tipolojik ortaklıklar iki alan arasındaki etkileşimi
ortaya koyar. Bu etkileşimin özelliklerini net bir şekilde anlamak için heykel
ve pişmiş toprak figürin tiplerinin gelişimleri dönemsel olarak
irdelenmelidir. Tarihsel süreçte, pişmiş toprak figürin ve heykel sanatı
arasında stile öncülük etme noktasında bir rol değişimi olduğu görülmektedir.
Belli dönemlerde anıtsal heykellerin izlerini taşıyan koroplastik eserler kimi
zaman heykel sanatının gündemini de belirlemiştir. Böylece pişmiş toprak
figürinler tip, ikonografi ve işlev açısından kendi dinamiklerine sahip
eserler olarak antikçağ insanını ve onun yaşamını anlamada önemli bir role
sahip olmuştur.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Arkeoloji |
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 30 Haziran 2019 |
Gönderilme Tarihi | 2 Mart 2019 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2019 Cilt: 7 |
İlgili yılın sayısında en fazla 25 makale yayımlanır ve makale kabul tarihleri 15 Ekim ile 1 Mayıs arasındadır. 2024 yılı Ekim ayı itibariyle Cedrus sadece yabancı dilde makale kabul edecektir.