Jerusalem, one of the oldest known cities, with its settlement dating back to 3,000 B.C., is a unique place considered as being sacred by the three great divine religions. It started being a frequent destination of pilgrims who wished to visit the Church of the Holy Sepulchre, from the VIth century, when Christianity gained freedom. While there were some interruptions in the visits of the Christian pilgrims to Jerusalem, which passed into Islamic rule in 638, they did continue until the time the Crusades began. Jerusalem, which remained under Islamic rule for more than four centuries, enjoyed a calm and prosperous period during this time. Jerusalem, which is very much worthy of the phrase, “sacred land flowing with milk and honey,” as depicted in the Old Testament, was very wealthy due to its function as the meeting point of commercial activities, as well as being a great centre of religion throughout history. Indeed, the tales of the riches seen by the Christian pilgrims in Jerusalem became a topic which was frequently talked about among the people in a very short time. When the weak economic and social structure of eleventh century Europe is taken into consideration, it is easy to understand the reasons for the love of and desire to attain Jerusalem. Our paper will discuss the perception of Jerusalem, which was the motivation behind the Crusades, following the famous Sermon at Clermont, when Pope Urban II made his call for the Crusades, on the axis of its economic dimensions in addition to its religious dimensions, by taking into account the sources from the period.
MÖ III. bin yıla dayanan yerleşim tarihi ile bilinen en eski şehirlerden olan Kudüs, üç büyük ilahi din için kutsal kabul edilen yegâne yerlerden biridir. Hristiyanlığın serbestlik kazandığı IV. yüzyıldan itibaren, Kutsal Mezar Kilisesini ziyaret etmek isteyen hacıların uğrak noktası olmaya başlamıştır. 638’de İslam hâkimiyetine geçen Kudüs’e Hristiyan hacıların gerçekleştirdiği ziyaretler bazı kesintiler olmakla birlikte Haçlı Seferleri’nin başladığı tarihe kadar da devam etmiştir. Dört asırdan fazla İslam hâkimiyetinde kalan Kudüs bu süre zarfında sakin ve müreffeh bir dönem geçirmiştir. Eski Ahit’te geçen “süt ve bal akan kutsal belde” ibaresini sonuna kadar hak eden Kudüs, tarih boyunca büyük bir dini merkez olmasının yanı sıra ticari faaliyetler için de buluşma noktası işlevi yürüttüğünden oldukça zengindir. Nitekim Hristiyan hacıların Kudüs’te gördükleri zenginlikle alakalı hikâyeleri kısa sürede halkın diline dolanmıştır. On birinci yüzyıl Avrupası’nın zayıf olan ekonomik ve sosyal yapısı dikkate alındığında Kudüs sevgisinin ve buraya ulaşma arzusunun nedenleri de kolaylıkla anlaşılabilir. Makalemizde Papa II. Urban’ın Haçlı Seferleri’ne çağrı yaptığı meşhur Clermont vaazı akabinde Kudüs’e düzenlenen Haçlı Seferleri’nin motivasyonunda etkili olan Kudüs algısı; meselenin dini boyutuna ilaveten ekonomik boyutu ekseninde dönemin kaynakları dikkate alınarak yorumlanacaktır.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 30 Haziran 2020 |
Gönderilme Tarihi | 12 Şubat 2020 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2020 Cilt: 8 |
İlgili yılın sayısında en fazla 25 makale yayımlanır ve makale kabul tarihleri 15 Ekim ile 1 Mayıs arasındadır. 2024 yılı Ekim ayı itibariyle Cedrus sadece yabancı dilde makale kabul edecektir.