Günümüzde hızla artan dünya nüfusunun ihtiyaçlarına aynı hızda karşılık veremeyen kentsel alanlar, hızlı ve çarpık kentleşmeye sahne olmaktadırlar. Hızlı kentleşmenin insan yaşamı üzerinde olumlu olduğu kadar olumsuz birçok ekonomik, sosyo-kültürel ve çevresel etkileri bulunmaktadır. Bunlar, işsizlik, gelir dağılımında eşitsizlik, kent yoksulluğuna bağlı yetersiz sağlık hizmeti ve yetersiz beslenmeden, toplumsal bozulma, yoksunluk, kentte suçun gelişimine kadar geniş bir yelpazede değişmektedir. Kentsel mekanların plansız gelişmesine paralel olarak, açık ve yeşil alanlar azalmakta, araç trafiği artmakta, suç ve şiddetin artışına bağlı olarak kentsel alanlar, özellikle çocuklar için yaşanması zor mekanlara dönüşmektedirler. Çocuklar, fiziksel, zihinsel ve duygusal gelişimlerini etkileyecek birçok tehlikelere açık olarak, büyükler için tasarlanıp inşa edilen kentlerde yaşamaya mecbur bırakılmaktadırlar.Nesiller boyu, en çok korunması gerekenler çocuklar olmuşlardır. Geçmişte onları korumaya yönelik bir çok düzenleme olmakla birlikte çoğu iyi niyet ifadesinden öteye geçememiştir. Sonunda, 1989 yılında benimsenen Birleşmiş Milletler BM Çocuk Hakları Sözleşmesi ÇHS , 1990 yılında yürürlüğe girerek, her bir çocuğun hak sahibi birer birey olarak tanınması, korunması, gelişmesi gibi konularda aşamalar kaydedilmiştir. Dünyada ve Türkiye’de, kentlerde yaşayan çocukların sorunlarını ortaya koyan çalışmaların ortak bulgularında, çocukların her şeyden önce yaşamsal problemlerle karşı karşıya oldukları görülmektedir. Düşük ve orta gelirli gruplarda pek çok çocuk, barınma, sağlık, korunma gibi temel ihtiyaçlarını tam olarak karşılayamamaktadırlar. Pek çoğu, trafik, çevresel kirlilik, şiddet, tehlikeli hastalık tehdidi altındadırlar. Üst gelir grubundaki ailelerin çocukları ise aileleri tarafından belirlenmiş katı kuralları olan bir dünyada yaşıtları ile özgür bir şekilde sosyalleşme, dolaşma ve oyun oynama haklarını ya hiç kullanamamakta ya da sınırlı olarak kullanabilmektedirler.Çocuğun üstün yararını temel ilke edinen BM ÇHS perspektifinden bakıldığında, tüm çocukların ciddi tehlike altında oldukları görülmektedir. Çocukları korumanın en temel yolu, ÇHS çerçevesinde ihtiyaçlarının öncelikli ele alınması ve UNICEF’in ortaya koyduğu kavram olan “çocuk dostu kent” ve toplumların oluşturulmasından geçmektedir. Çocuk dostu kent ve toplumu oluşturmanın ön koşulu Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin temel ilkelerinden “çocuğun yüksek yararı” ilkesinin uygulanmasıdır. Bu ilke, çocuğun ekonomik, sosyo-kültürel, hukuksal, bedensel, zihinsel ve duygusal yönlerden sağlıklı bir şekilde gelişmesine imkan sağlamayı öngörmektedir. Bu çalışmanın amacı, Çocuk Hakları Sözleşmesi perspektifinden, hızlı ve çarpık kentleşmenin sonuçlarının çocuk üzerine etkilerini değerlendirerek söz konusu hakların kent yaşamında hayata geçirilmesinin ne derece önemli olduğunu ortaya koymaktır
Today, urban areas, which are unable to meet the needs of uncontrollably grown world population at the same speed, are witnessing rapid urbanization and urbanization sprawl. Although rapid urbanization has some positive impacts, several negative economic, socio-cultural and environmental impacts are much more effective on human life. These impacts range from unemployment, inequality in income distribution, inadequate health care and malnutrition due to urban poverty, to social deterioration, deprivation, and the development of crime in the city. In parallel with the unplanned development of urban spaces, open and green spaces are decreasing, vehicle traffic is increasing, and due to the increase in crime and violence, urban spaces are becoming inappropriate places to live especially for children. Children are forced to live in cities designed and built for adults, facing many dangers that affect their physical, mental and emotional development. For generations, there have been many arrangements for the protection of children, but most of them have not gone beyond expressions of goodwill. Finally, the United Nations Convention on the Rights of the Child CRC has been signed, and major steps have been taken to identify, protect and promote each child as an eligible individual. The common findings of the researches done both in Turkey and all over the world revealing the problems of children living in urban areas, it has been seen that the children are likely to be faced mostly with vital problems. In low- and middle-income groups, many children do not fully meet their basic needs such as housing, health and protection. Many of them are threatened by traffic, environmental pollution, violence, and dangerous illness. In a world with strict and controlled rules set by their families, the children of upper-income group can either not use or have limited use of their socializing and playing rights freely with their peers. From the perspective of the UN CRC that adopts the child’s best interests as a fundamental principle, it can be concluded that all children are under high level of danger. The most basic way to protect children is to prioritize their needs within the framework of the CRC and to create a child-friendly city, society, which has been innovated by UNICEF. The prerequisite of creating a childfriendly city and society is the application of best interests of child principle, which is one of the fundamental principles of UN CRC. This principle enhances the opportunity for the child to grow and develop in a healthy way in economic, socio-cultural, legal, physical, mental and emotional aspects. The aim of this study is to underline the importance of the implementation of these rights of children in urban life by evaluating the consequences of urban sprawl and its effects on children from the CRC perspective
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Research Article |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 1 Aralık 2019 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2019 Cilt: 4 Sayı: 8 |