Doğadan canlıların veya onlara ait parçaların yetkili makamların izni olmadan yurt dışına çıkartılarak bunlarla moleküler düzeyde araştırmalar sonucunda tıbbi, zirai ve endüstriyel ürünler elde edilmektedir. Bu durum, genetik kaynakların kökenine sahip ülkeleri ekonomik, kültürel, ekolojik olarak tahribata uğratmaktadır. Biyokaçakçılık olarak adlandıran bu sorun, biyokorsanlığın birinci basamağını oluşturmaktadır. Genellikle çok uluslu şirketler tarafından gelişmekte olan ülkelerdeki yerli halkların geleneksel bilgileri, genetik kaynakları, tohum ve bitki hakkındaki yüzyıllara dayanan birikimleri, izinsiz ve tazminat ödenmeksizin patent ve fikri mülkiyet aracılığıyla mülkiyete dönüştürmeleri biyokorsanlığa neden olmaktadır. Biyokorsanlık sorunu biyokaçakçılıktan daha geniş ve çok boyutlu bir konudur. Türkiye, biyoçeşitlilik açısından küçük bir kıta özelliğine sahiptir ve bu sahip olduğu zenginlik nedeniyle bilimsel araştırma, koleksiyon ve ticari amaçlar için birçok ülkenin vatandaşları tarafından biyolojik malzeme deposudur. Türkiye’nin yüksek endemizm oranı ve “kocakarı ilaçları” olarak adlandırılan geleneksel bilgiye sahip olması, bu tür kaynakların kayıtlanma projesinin devam etmesi ve fayda paylaşımını sağlayacak pozitif koruma yöntemiyle ilgili hukuki düzenlemelerin yetersizliğinden dolayı biyokorsanlığın cazibe merkezi sayılmaktadır. Biyokorsanlıkla ilgili çalışmalar, Türkiye’de politika belgelerinde son yirmi yıldır işlenmektedir. Ülkemizde biyokorsanlık sorunu ve ona yönelik yönetsel, politik ve toplumsal duyarlılık ve önlemler yeterince gelişmemiştir. Zengin biyoçeşitliliğiyle yüksek risk altındaki ülkemizde biyokorsanlık sorununun her platformda daha fazla gündeme getirilmelidir. Çalışmanın amacı, biyokorsanlık sorununu açıklayarak Türkiye’de biyokorsanlığın önlenmesine yönelik politika belgelerinin değerlendirilmesi ve biyokorsanlık sorununa dikkat çekmektir. Çalışma, literatür taraması ve politika belgeleri incelenerek gerçekleştirilmiştir. Biyokorsanlığı ele alan bilimsel çalışmalar ve Türkiye’nin konuyla ilgili politika belgeleri incelenmiştir. Çalışmada, Türkiye’de söz konusu soruna yönelik yeterli olmamakla birlikte çok boyutlu yaklaşıldığı ve fikri mülkiyet esasında hukuki/politik araçların geliştirilmeye başladığı tespit edilmiştir.
Medical, agricultural and industrial products are obtained as a result of researches
at the molecular level by taking living things from nature or their parts abroad without
the permission of the competent authorities. This situation devastates the countries
with the origin of genetic resources economically, culturally and ecologically. This
problem, which is called biosmuggling, constitutes the first step of biopiracy.
Biopiracy is often caused by multinational corporations converting traditional
knowledge, genetic resources, centuries-old knowledge of seeds and plants into
property of indigenous peoples in developing countries through patents and
intellectual property without permission and compensation. The problem of biopiracy
is a broader and multidimensional issue than biosmuggling. Turkey is a small
continent in terms of biodiversity and due to its richness, it is a biological material
repository by the citizens of many countries for scientific research, collection and
commercial purposes. Turkey is considered as the center of attraction for biopiracy
due to its high rate of endemism and traditional knowledge of so-called "old women's
drugs", the continuation of the project to register such resources, and the inadequacy
of legal regulations regarding the positive protection method that will ensure benefit
sharing. Studies on biopiracy have been the subject of policy documents in Turkey for
the last two decades. In our country, the problem of biopiracy and administrative,
political and social sensitivity and measures towards it are not developed enough. In
our country, which is at high risk with its rich biodiversity, the problem of biopiracy
should be brought to the agenda more in every platform. The aim of the study is to
explain the problem of biopiracy, to evaluate the policy documents for the prevention
of biopiracy in Turkey and to draw attention to the problem of biopiracy. The study
was carried out by reviewing the literature and policy documents. Turkey's policy
documents on the subject have been examined with scientific studies dealing with
biopiracy. In the study, it has been determined that although not sufficient, a
multidimensional approach to the aforementioned problem has been approached in
Turkey and legal/political tools have begun to be developed on the basis of intellectual
property.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Araştırma Makalesi |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 29 Eylül 2022 |
Gönderilme Tarihi | 21 Temmuz 2022 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2022 Sayı: Özel Sayı |