It is generally accepted that East Asian societies have adopted a more flexible and syncretic approach to foreign religions than other societies in history. The communities in this region have generally transformed newly arrived religions to their own identities using soft power and adapted them to their own identity. The arrival of Buddhism to China, then to Japan, and the subsequent incorporation of the color of these cultures is an example of this flexible and syncrectic approach. In addition, the emergence of theories and practices aimed at the simultaneous application of Confucianist, Taoist and Buddhist religious traditions in China is another example. Similarly, the centuries-long coexistence of Shintoism and Buddhism in Japan, and the acceptance of Shinto kami and Buddhist Buddhas and bodhisattvas as the same supreme beings, are also primary examples encountered in the same context. However, there are also exceptions of this flexible and syncrectic approach to foreign religions. One of these exceptions is the approach and policies towards the foreign religion Christianity during the Tokugawa shogunate. The shogunate's aggressive policies, which gradually hardened and expanded in scope against Christian teaching and local and foreign Christians, led to the emergence of the phenomenon of "underground religion" or "hidden faith" which is rarely encountered in Japanese history. The shogunate's harsh policies and bans on Christianity forced Japanese Christians to live by hiding their faith, and Japanese Christians continued to exist for two and a half centuries until the end of the Tokugawa shogunate by keeping their faith secret. By the end of the Tokugawa period, the state policy towards Christianity changed, missionary movements were allowed, and Christian churches came to Japan again. But a group of Japanese Christians, who continued their faith in secret for two and a half centuries, refused to join Christian churches and formed the Kakure Kirishitan community, which has continued to exist as a separate group to this day. As an example of the tendency of Japanese society and culture to adapt and transform foreign and new elements it encounters, the Kakure Kirishitan community and its sacred texts Tenchi are the main subject of this study. The main source of the study is Tenchi, the sacred text of the Kakure Kirishitan community, which can also be called the Buddhist Bible. The main claim is that the basic factor that enabled the Kakure Kirishitan community to continue its existence in the face of the policy of prohibition and oppression towards Christianity is the adaptation tendency that exists in Japanese society and culture and that Tenchi, which is is based on the combination of certain elements from Japanese religions and traditions, primarily Buddhism, with Christian teachings, is a product of this adaptation tendency. In short, the policy of prohibition and oppression applied to a religion in a way that is contrary to the general identity and culture of Japanese society has created the Kakure Kirishitan community, as a rare example of underground religious community in Japanese history. And ironically, this community has been able to continue its existence thanks to this flexible and eclectic tendency found in Japanese identity and culture.
Uzak doğu toplumlarının tarihinde yabancı dinlere karşı diğer toplumların tarihine nazaran daha esnek ve senkretik bir yaklaşım benimsenmiş olduğu kabul edilir. Bu coğrafyadaki topluluklar yeni gelen dinleri genellikle yumuşak güç kullanarak dönüştürüp kendi benliğine uygun hale getirmiştir. Budizm’in Çin’e, ardından Japonya’ya gelişi ve sonrasında bu toplulukların rengine boyanması bu esnek ve senkretik yaklaşımın birçok örneğinden biridir. Ayrıca Çin’de Konfüçyanist, Taoist ve Budist dini geleneklerinin üçünün bir arada uygulanmasına yönelik teori ve pratiklerin ortaya çıkmış olması da bu yaklaşımın göstergesidir. Aynı şekilde Japonya’da yüzyıllar boyunca Şintoizm ve Budizmin birlikte uygulanması, Şinto kamileri ile Budist Buddha ve bodhisatvalarının aynı yüce varlıklar olarak kabul edilmesi de aynı bağlamda karşılaşılan birincil örneklerdendir. Fakat yabancı dinlere yönelik bu esnek ve senkretik yaklaşımın istisnaları da yok değildir. Bu istisnalardan biri Tokugava shoğunluğu döneminde ‘yabancı din’ Hristiyanlığa yönelik yaklaşım ve politikalar sonucunda ortaya çıkmıştır. Shoğunluğun Hristiyanlık öğretisine ve yerli ve yabancı Hristiyanlara karşı peyderpey sertleşen ve kapsamı genişleyen agresif politikaları Japon tarihinde örneğine az rastlanılan ‘yer altına inmiş din’, ‘gizlenen cemaat’ olgusunu ortaya çıkarmıştır. Shoğunluğun Hristiyanlığa yönelik sert politikaları ve yasakları Japon Hristiyanlarını inançlarını gizleyerek yaşamaya itmiş ve Japon Hristiyanlar Tokugava şoğunluğu sonuna değin iki buçuk asır boyunca inançlarını saklayarak varlıklarını devam ettirmiştir. Tokugava döneminin sonlanmasıyla birlikte Hristiyanlığa yönelik devlet politikası değişip misyon hareketlerine izin verilmesinin ardından Hristiyan kiliseleri Japonya’ya tekrardan gelmiş, fakat iki buçuk asır boyunca inançlarını gizli olarak devam ettiren Japon Hristiyanlarından bir grup Hristiyan kiliseleri ile birleşmeyi reddetmiş ve ayrı bir cemaat olarak günümüze değin varlığını devam ettiren Kakure Kirishitan cemaatini oluşturmuştur. Japon toplum ve kültürünün temel özelliklerinden biri olan karşılaştığı ‘yabancı’ ve yeni unsurları adapta etme-uyarlama-dönüştürme eğiliminin bir örneği olarak Kakure Kirishitan cemaati ve kutsal metinleri Tenchi bu çalışmanın ana konusunu oluşturmaktadır. Çalışmanın temel kaynağı ‘Budist Kitab-ı Mukaddes’ olarak da isimlendirilebilecek olan Kakure Kirishitan cemaatinin kutsal metni Tenchi’dir. Temel iddiası ise Kakure Kirishitan cemaatinin Hristiyanlığa yönelik sert ve acımasız devlet politikaları karşısında varlığını devam ettirebilmesini mümkün kılan temel etkenin Japon kimlik ve kültüründe var olan uyarlama eğilimi olduğu ve Kakure Kirishitan cemaatinin kutsal metni olarak kabul edilen Tenchi’nin de Budizm başta olmak üzere Japon din ve geleneklerinden belirli öğelerin Hristiyanlık öğretileriyle birleştirilerek temelde -zorunluluk arz eden şart ve koşullar yadsınmamak kaydıyla- bu uyarlama eğiliminin sonucu olarak ortaya çıktığıdır. Sonuç olarak Japon toplum ve kültürünün genel kimlik ve davranış tarzına ters bir şekilde dine yönelik uygulanan yasak ve baskı politikası Japon tarihinde örneğine az rastlanan yer altına inmiş din-cemaat olarak Kakure Kirishitan cemaatini ortaya çıkarmış ve ironik bir şekilde bu cemaat varlığını temelde Japon kimlik ve kültüründe bulunan bu esnek ve senkretik eğilim sayesinde devam ettirebilmiştir.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Dinler Tarihi |
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Erken Görünüm Tarihi | 14 Haziran 2024 |
Yayımlanma Tarihi | 15 Haziran 2024 |
Gönderilme Tarihi | 7 Şubat 2024 |
Kabul Tarihi | 29 Nisan 2024 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2024 |
Cumhuriyet İlahiyat Dergisi Creative Commons Atıf-GayriTicari 4.0 Uluslararası Lisansı (CC BY NC) ile lisanslanmıştır.