Şer‘î makâsıd düşüncesinin literatürde yer
almasının hicri V/XI. asırdan itibaren Cüveynî ile başladığı genel kabul gören
bir husustur. Sonraki dönemlerde onun tesis ettiği bu düşünce ekseninde makâsıda
ilişkin değerli bazı malumatlar verilmiş olsa da bu, diğer usûl konularına göre
daha cüzî kalmış ve VIII/XIV. asra kadar bu alanda kayda değer bir birikim
ortaya konulmuş değildir. Makâsıdın müstakil olarak ele alınması Şâtıbî ile
başlamıştır. Şâtıbî’yi bu konuda diğer usûlcülerden ayıran temel özellik ise onun makâsıdı usulün bir konusu
olarak değil müstakil bir disiplin olarak görmesi ve buna göre
sistemleşmesidir. Ancak onun halefleri bu hususta aynı hassasiyeti
göstermemişlerdir. Bu durum XIV/XX. asra kadar devam etmiştir. Bu asırdan
itibaren âlimler makâsıda gereken önemi vermiş ve bu alanda değerli pek çok
çalışma yapmışlardır. Bu çalışmalar içinde tartışılan konulardan biri de makâsıdın
müstakil bir delil sayılıp sayılmadığıdır. Ancak bu tartışma, konunun müstakil
bir şekilde ele alınmasından ziyade makâsıdla ilgili konular ele alınırken yüzeysel
bir temas şeklindedir.
Bu noktada ise üç görüş tespit
edilmiştir. Birinci görüşe göre şer‘î makâsıdın mutlak olarak müstakil delil
sayılmaktadır. Bu görüşü savunanlar, nas ile çatışması durumunda makâsıdı takdim
etmektedirler. İkinci görüş, bunun aksini savunmaktadır. Bu görüşü benimseyen
araştırmacılar, makâsıdın içtihadın sağlıklı bir şekilde yapılmasının temel bir
unsuru olduğunu kabul etmekle beraber onu, bağımsız şer‘î bir delil olarak
görmemektedirler. Zikredilen görüşlere göre daha mutedil üçüncü bir görüşe göre
ise makâsıdın sadece hükmü naslarda bulunmayan olaylar için şer‘î kaynak olabilmektedir.
Bu görüşe göre kesin veya buna yakın bir delil ile sabit olan makâsıdın,
hakkında nas bulunmayan yeni ortaya çıkan olaylar için delil olmasında bir
sakınca bulunmamaktadır. Çalışmamızda önce şer‘î makâsıdın teorik boyutu ele
alınmıştır. Bu doğrultuda da makâsıdın mahiyeti ortaya konulmuş, onun önem,
sübut ve şümul açılardan çeşitleri incelenmiştir. Ardından makâsıdın müstakil
delil sayılması problemi üzerinde durulmuştur. Bu çerçevede de makâsıdı
müstakil delil olarak kabul edenler ile aksini savunanların yaklaşımları
irdelenerek daha isabetli görüş tespit edilmeye çalışılmıştır. İsabetli görüşün
tespitinde konuya ilişkin muasır araştırmacıların verdikleri malumatların yanı
sıra önceki usûlcülerin konuyla ilişkilendirilebilecek ifadelerinden de istifade
edilmiştir. Ayrıca çalışmada makâsıdın şer‘î nasların sağlıklı yorumlanmasında
önemli rol oynadığı, teâruz olduğu düşünülen delillerin uzlaştırılmasında veya
birinin diğerine tercih edilmesinde müçtehide yol gösterdiği gibi önemli
hususlara da değinilmiştir.
Abstract
It is generally accepted that the view of Şer‘î makâsıd took place in the literature as it started with Cüveyni since the century V/XI of the heijra. Even if some valuable acquaintance was given in the center of this view that it founded in the further periods, this remained more insignificant than the other method subjects and any significant accumulations were not revealed in this field up to the century VIII/XIV. The single consideration of Makâsıd started with Şâtıbî. The main feature which takes Şâtıbî away from the other methodologists is that he accepted the makâsıd as a distinct discipline but not a subject of method and became systematized by it. However, his successors were not as sensitive as him about this issue. This situation went on to the century XIV/XX. The scholars gave the necessary importance on the makâsıd since this century and made many valuable studies on this field. One of the issues discussed in these studies is whether the aims are counted as independent evidence. However, this discussion is in the form of a superficial contact when dealing with matters of purpose rather than an independent consideration of the issue.
Three views were determined about this point. According to the first view, şer‘î makâsıd is definitely accepted as a single evidence. Advocates of this view present their aims in case of conflict with textual evidence. The second view defends the opposite one. The researchers who adopt this view accept the makâsıd as a main factor to make the opinion sturdily and they don’t accept it as a distinct şer’i evidence. According to the third view which is more moderate than the aforementioned views, makâsıd can be the şer’i sources in the events which are not available in the provisional nas. Accordingly, there is not any objection about that makâsıd which is definite or stable with the evidences thereabouts is an evidence for the events that there is not nas about it and occurs newly. In our study the theoretical aspect of şer’i makâsıd was considered firstly. So the nature of makâsıd was revealed, its importance and varieties were reviewed in terms of the certainty and scope. Subsequently, the problem that the makâsıd is accepted as a single evidence was focused. In this context, the more accurate view was tried to be determined as the approaches of those who accept the makâsıd as a single evidence and those who defend the opposite one were reviewed. The statements of previous methodologists which can be associated with the subject were used with the acquaintances that the coeval researchers provided about the subject for the determination of accurate view. Moreover, the important issues about that the makâsıd has an important role in the interpretation of şer’i nas sturdily, the evidences which are seen as disagreement are removed or it guided the interpreter of islamic law for the manner that one of them is preferred to the other one.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 27 Aralık 2019 |
Gönderilme Tarihi | 25 Temmuz 2019 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2019 Cilt: 19 Sayı: 2 |
Correspondence Address
Cukurova University, Faculty of Theology, Balcali Campus, 01330, Saricam/Adana.