Diş çürüğü, bilinen en yaygın infeksiyöz hastalıklardandır ve diş sert dokularında kavitasyon evresine ulaştığında medikal ve restoratif yöntemlerle tedavi edilmesi gerekmektedir. Çürüğün önlenmesi, çürük yönetim planının temel hedefidir ve başlangıç aşamasındaki proksimal lezyonlar toplumda oldukça yaygın görülmektedir. Mevcut çürük lezyonunun restorasyonu için farklı tedavi yaklaşımları uygulanabilmektedir. Konservatif tedavi yaklaşımlarının amacı, süreci lezyon düzeyinde yönetmek ve sağlam diş yapısının kaybını en aza indirmektir. Araştırma gruplarının vardığı ortak görüş, erken proksimal çürük lezyonlarının, lezyonun bulunduğu aşamaya ve çürük aktivitesine bağlı olarak non-invaziv veya mikro-invaziv yöntemler ile başarılı bir şekilde tedavi edilebileceğidir. Diyet kontrolü, biyofilm kontrolü veya de- ve remineralizasyonun kontrolünden oluşan non-invaziv önlemlerde, çürük lezyonunun uzaklaştırılması yerine kontrol altına alınması amaçlanmaktadır. Non-invaziv yaklaşımların etkinliğinin hasta uyumuna bağlı olması, koruyucu önlemlere alternatif bir tedavi protokolü olarak mikro-invaziv yaklaşımları öne çıkarmıştır. Mikro-invaziv yaklaşımlarda, lezyon üzerinde (lezyon örtümü) ya da içinde (lezyon infiltrasyonu) difüzyon bariyeri oluşturarak diş sert dokularının daha fazla demineralize olmasının engellenmesi amaçlanmaktadır. Bu yöntemler sıklıkla birlikte uygulanabilmektedir. Bu yöntemlerin birbirlerine üstünlüğünün, yapılan araştırmalardaki başarı ve başarısızlık nedenlerinin bilinmesi, kullanılan güncel materyallerin tartışılması; yaygın görülen başlangıç proksimal çürüklerin etkili biçimde tedavi edilmesini sağlayacaktır. Bu derlemenin amacı, süt ve daimi dişlerde başlangıç aşamasındaki proksimal lezyonların klinik yönetiminde uygulanabilecek farklı konservatif tedavi yöntemleri ile ilgili bilgi vermektir.
Anahtar Kelimeler: Konservatif tedavi, diş remineralizasyonu, diş çürükleri
Abstract
Dental caries is the most prevalent infectious disease and requires medical and operative treatment when cavitation occurs on dental hard tissues. Caries prevention is the ultimate goal of the caries management and early proximal lesions are very common in the community. Different treatment approaches can be applied for the restoration of the carious lesion. The purpose of conservative treatment approaches is to manage to stabilize the process and to minimize the loss of a tooth structure. The common opinion of the researchers is that early proximal caries lesions can be successfully treated with non-invasive or micro-invasive methods depending on the level of the lesion and patient’s caries activity. Non-invasive treatments involving the control of diet, biofilm and de-remineralisation; aim at 'managing' rather than removing caries lesions. Micro-invasive treatments have arisen as an alternative to non-invasive ones since the effectiveness of non-invasive treatments is dependent on patient cooperation. Micro-invasive approaches install a barrier either on top (sealing) or within (infiltrating) the lesion and thereby preventing the further loss of minerals from within the tooth is aimed. These two approaches could often be used together. Learning the superiority of these methods to each other and the reasons for success and failures in the studies, discussing the materials that are currently available will provide to manage the common initial proximal caries effectively. The aim of this review is to give information about different conservative treatment methods that can be applied for clinical management of early proximal lesions in primary and permanent teeth.
Keywords: Conservative treatment, dental caries, tooth remineralization
Diş çürüğü, bilinen en yaygın infeksiyöz hastalıklardandır ve diş sert dokularında kavitasyon evresine ulaştığında medikal ve restoratif yöntemlerle tedavi edilmesi gerekmektedir. Çürüğün önlenmesi, çürük yönetim planının temel hedefidir ve başlangıç aşamasındaki proksimal lezyonlar toplumda oldukça yaygın görülmektedir. Mevcut çürük lezyonunun restorasyonu için farklı tedavi yaklaşımları uygulanabilmektedir. Konservatif tedavi yaklaşımlarının amacı, süreci lezyon düzeyinde yönetmek ve sağlam diş yapısının kaybını en aza indirmektir. Araştırma gruplarının vardığı ortak görüş, erken proksimal çürük lezyonlarının, lezyonun bulunduğu aşamaya ve çürük aktivitesine bağlı olarak non-invaziv veya mikro-invaziv yöntemler ile başarılı bir şekilde tedavi edilebileceğidir. Diyet kontrolü, biyofilm kontrolü veya de- ve remineralizasyonun kontrolünden oluşan non-invaziv önlemlerde, çürük lezyonunun uzaklaştırılması yerine kontrol altına alınması amaçlanmaktadır. Non-invaziv yaklaşımların etkinliğinin hasta uyumuna bağlı olması, koruyucu önlemlere alternatif bir tedavi protokolü olarak mikro-invaziv yaklaşımları öne çıkarmıştır. Mikro-invaziv yaklaşımlarda, lezyon üzerinde (lezyon örtümü) ya da içinde (lezyon infiltrasyonu) difüzyon bariyeri oluşturarak diş sert dokularının daha fazla demineralize olmasının engellenmesi amaçlanmaktadır. Bu yöntemler sıklıkla birlikte uygulanabilmektedir. Bu yöntemlerin birbirlerine üstünlüğünün, yapılan araştırmalardaki başarı ve başarısızlık nedenlerinin bilinmesi, kullanılan güncel materyallerin tartışılması; yaygın görülen başlangıç proksimal çürüklerin etkili biçimde tedavi edilmesini sağlayacaktır. Bu derlemenin amacı, süt ve daimi dişlerde başlangıç aşamasındaki proksimal lezyonların klinik yönetiminde uygulanabilecek farklı konservatif tedavi yöntemleri ile ilgili bilgi vermektir.
Anahtar Kelimeler: Konservatif tedavi, diş remineralizasyonu, diş çürükleri
Abstract
Dental caries is the most prevalent infectious disease and requires medical and operative treatment when cavitation occurs on dental hard tissues. Caries prevention is the ultimate goal of the caries management and early proximal lesions are very common in the community. Different treatment approaches can be applied for the restoration of the carious lesion. The purpose of conservative treatment approaches is to manage to stabilize the process and to minimize the loss of a tooth structure. The common opinion of the researchers is that early proximal caries lesions can be successfully treated with non-invasive or micro-invasive methods depending on the level of the lesion and patient’s caries activity. Non-invasive treatments involving the control of diet, biofilm and de-remineralisation; aim at 'managing' rather than removing caries lesions. Micro-invasive treatments have arisen as an alternative to non-invasive ones since the effectiveness of non-invasive treatments is dependent on patient cooperation. Micro-invasive approaches install a barrier either on top (sealing) or within (infiltrating) the lesion and thereby preventing the further loss of minerals from within the tooth is aimed. These two approaches could often be used together. Learning the superiority of these methods to each other and the reasons for success and failures in the studies, discussing the materials that are currently available will provide to manage the common initial proximal caries effectively. The aim of this review is to give information about different conservative treatment methods that can be applied for clinical management of early proximal lesions in primary and permanent teeth.
Keywords: Conservative treatment, dental caries, tooth remineralization
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Diş Hekimliği |
Bölüm | Derlemeler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 17 Nisan 2022 |
Gönderilme Tarihi | 18 Temmuz 2020 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2022 Cilt: 32 Sayı: 2 |
Current Research in Dental Sciences is licensed under a Creative Commons Attribution-NonCommercial-NoDerivatives 4.0 International License.