Günümüzde birçok insan, zamanının büyük bir kısmını ofis ortamında geçirmektedir ve bu durum ofislerin yalnızca işlevsel değil, aynı zamanda kullanıcıların fiziksel ve psikolojik ihtiyaçlarını karşılayan bir yer olmasını gerektirir. Ofis tasarımında, mekânın kişiselleştirilebilmesi, çalışanların refahını artırmak, işten memnuniyetlerini sağlamak ve bireylerin kimliklerini ifade edebilmesine olanak tanımak açısından kritik bir role sahiptir. Bunun yanı sıra, kişiselleştirme, iş ortamından kaynaklanan stresi azaltmada da etkili bir faktördür. Bu makale, hot-desk sistemi uygulanan ofislerde kişisel alan arayışı bağlamında mevcut durumun mekânsal bağlamda analiz edilmesini hedeflemektedir. Hot-desk yöntemi, ofis kaynaklarını daha verimli kullanarak maliyetleri azaltmayı hedefleyen bir sistemdir. Ancak, bu yöntemin en büyük zorluklarından biri, tahsis edilen çalışma alanlarının kullanıcı ihtiyaçlarına uygunluğudur. Çalışanların kendi mekânlarını tanımlama ve kişiselleştirme ihtiyacı, bu sistemde genellikle göz ardı edilmektedir.
Bu çalışmada, hot-desk sistem uygulanan ofislerde kullanıcı deneyimlerine odaklanılarak niteliksel bir içerik analizi yöntemiyle seçilen örnek ofisler incelenmiş, kullanıcı yorumları mekânsal verilerle birlikte değerlendirilmiştir. Elde edilen bulgular, kişisel mekânsal aidiyetin sınırlı düzeyde geliştiğine işaret etmektedir. Bu bağlamda, ofis tasarımında kişiselleştirme unsurlarının yalnızca estetik değil, aynı zamanda kullanıcıların sosyal ve psikolojik ihtiyaçlarını destekleyici bir potansiyel taşıdığı değerlendirilmektedir.
Nowadays, many people spend a significant portion of their time in office environments, which necessitates that offices not only serve functional purposes but also meet the physical and psychological needs of users. In office design, the ability to personalize space plays a critical role in enhancing employee well-being, ensuring job satisfaction, and allowing individuals to express their identities. Additionally, personalization is an effective factor in reducing stress caused by the work environment. This article aims to analyze the current situation spatially within the context of the search for personal space in offices where the hot-desking system is implemented. The hot-desk approach is a system designed to reduce costs by using office resources more efficiently. However, one of the major challenges of this method is the suitability of assigned workspaces to users’ needs. The need for employees to define and personalize their space is often overlooked in such systems.
In this study, selected sample offices with hot-desk system were examined using a qualitative content analysis method, focusing on user experiences. User feedback was evaluated alongside spatial data. The findings indicate that the development of a sense of personal spatial belonging is limited. As a result, personalization in office design is shown to be not merely an aesthetic consideration but a functional necessity that supports the social and psychological needs of employees.
| Birincil Dil | Türkçe |
|---|---|
| Konular | Düzenleyici Planlama ve Geliştirme Değerlendirmesi |
| Bölüm | Makaleler |
| Yazarlar | |
| Yayımlanma Tarihi | 24 Ekim 2025 |
| Gönderilme Tarihi | 26 Aralık 2024 |
| Kabul Tarihi | 12 Haziran 2025 |
| Yayımlandığı Sayı | Yıl 2025 Cilt: 34 Sayı: 2 |