In the Holy Qurʾān, there are groups of verses that seem contradictory at first glance on some subjects. In this context, the following three groups of verses in the Qurʾān are among the verses that need to be reconciled. The first group of verses states that a messenger and a warner was sent to every nation, and that no country to which a warner was not sent was destroyed. In the second group of verses, it is explained that the Prophet was sent to warn a nation that had not been warned before. The verse Sūrat Yā Sīn 36/6, which can be evaluated within the second group of verses and states that the Prophet was sent to warn a nation whose ancestors were not warned, is the most striking verse among these. Because it is known that prophets were sent to the Arabs before the Prophet Muhammad. The third group consists of verses that convey the words of the Meccan polytheists that they and their ancestors had previously been given warnings similar to those of the Prophet regarding the resurrection. Although it is interesting how all these verses have been explained from the past to the present, it is seen that the verse Sūrat Yā Sīn 36/6 is at the key point here. As a matter of fact, in the interpretation of this verse since the classical period, in addition to the meaning of “the ancestors were not warned”, an alternative meaning, the exact opposite of “the ancestors were also warned”, is given. This second meaning is also preferred in some Qurʾān translations in the modern period. In this study, it is argued that verses such as Sūrat Yā Sīn 36/6, which states that the Prophet was sent to “a people whose ancestors were not warned”, and Sūrat al-Qaṣaṣ 28/46 and Sūrat al-Sajda 32/3, which state that the Prophet was sent to “a people who were not warned”, should be understood in the same context. It is emphasized that this meaning is more accurate both in the context of the verse Sūrat Yā Sīn 36/6 and in the long period that passed without any warning from Ibrāhīm (Abraham) and Ismāʿīl (Ishmael). On the other hand, in this study, the views in classical and contemporary period commentaries on the reconciliation of these three groups of verses are evaluated and how the verses in question are translated is examined through certain translations.
Kur’ân-ı Kerim’de bazı konularda ilk bakışta çelişkili gibi görünen âyet grupları yer almaktadır. Bu bağlamda Kur’an’da yer alan şu üç grup âyet de uzlaştırılması gereken âyetlerdendir. Bunlardan birinci grup âyette, her ümmete bir resul ve uyarıcı gönderildiği, uyarıcı gönderilmeyen hiçbir memleketin helak edilmediği belirtmektedir. İkinci grup âyette ise Hz. Peygamber’in daha önce uyarılmayan bir kavmi uyarmak üzere gönderildiği açıklanmaktadır. İkinci grup âyetler içerisinde değerlendirilebilecek olan ve Hz. Peygamber’in ataları uyarılmayan bir kavmi inzâr için gönderildiğini belirten Yâsin 36/6. âyet bunlar içerisinde en çok dikkat çekilen âyet konumundadır. Zira Hz. Peygamber’den önce Araplara peygamber gönderildiği bilinmektedir. Üçüncü grup ise Mekke müşriklerinin daha önce de kendilerine ve atalarına yeniden dirilmeyle ilgili Hz. Peygamber’in ikazlarına benzer uyarıların yapıldığına dair sözlerini aktaran âyetlerdir. Tüm bu âyetlerin geçmişten günümüze nasıl izah edildiği ilgi çekici olmakla birlikte özellikle burada Yâsin 36/6. âyetin kilit noktada olduğu görülmektedir. Nitekim klasik dönemden itibaren bu âyetin tefsirinde “ataları uyarılmayan” anlamının yanında alternatif olarak “ataları da uyarılan” şeklinde tam aksi bir anlam daha verilmektedir. Modern dönemde bazı meallerde de bu ikinci anlam tercih edilmektedir. Bu çalışmada, Hz. Peygamber’in “ataları uyarılmayan bir topluma” gönderildiğini belirten Yâsin 36/6 ile “kendileri uyarılmayan topluma” gönderildiğini belirten el-Kasas 28/46 ve es-Secde 32/3 gibi âyetlerin aynı anlamda anlaşılması gerektiği savunulmaktadır. Bu anlamın hem Yâsin 36/6. âyetin bağlamına hem de Hz. İbrahim ve İsmail’den itibaren uyarıcı gelmeden geçen uzun bir süreye işaret etmesinin daha doğru olduğu vurgulanmaktadır. Öte yandan çalışmada, bu üç grup âyetin uzlaştırılmasına dair klasik ve çağdaş dönem tefsirlerdeki görüşler değerlendirilmekte ve söz konusu âyetlerin nasıl tercüme edildiği belli başlı mealler üzerinden incelenmektedir.
حقيقة أن بعض الآيات في القرآن يفترض أنها متناقضة مع بعض الآيات الأخرى قد مهدت الطريق لتطوير التخصصات والنظريات المختلفة. وفي هذا السياق، هناك آيات كثيرة في القرآن تفيد أنه بعث في كل أمة رسول ونذير، وأنه لم يهلك بلد إلا وأرسل إليه ناظر. وجاء في كثير من الآيات أن النبي بعث لينذر قوماً لم يُنذروا من قبل. وبالتوازي مع هذا نرى في الآية سورة يس 36/6 أن النبي كلف بإنذار قوم لم يُنذر آباؤهم. ومن ناحية أخرى، هناك آيات تفيد بأن تحذيرات مماثلة قد سبقت لمشركي مكة وأسلافهم. على الرغم من أنه من المثير للاهتمام كيفية شرح كل هذه الآيات من الماضي إلى الحاضر، إلا أنه من الواضح أن آية سورة يس 36/6 تقع في النقطة الرئيسية هنا. والواقع أنه منذ العصر الكلاسيكي، ورد في تفسير هذه الآية معنيان مختلفان، إذ "أنذر آباؤهم" بديلا، بالإضافة إلى تفسير "وما أنذر آباؤهم". وفي العصر الحديث ترك في بعض المعاني معنى " الذين لم يُنذر آباؤهم " ورجح معنى " الذين أنذر آباؤهم أيضا ". ويقال في هذه الدراسة آيات مثل سورة يس 36/6 التي جاء فيها أن النبي بعث إلى "مجتمع لم يُنذر آباؤه"، وسورة القصص 29/46 وسورة السجدة 32. /3، التي تنص على أنه أُرسل إلى "مجتمع لم يتم تحذير أسلافه"، تم فهمها في نفس السياق طوال العملية التاريخية. ونؤكد أنه الأدق أن هذا المعنى يشير إلى سياق الآية المعنية والفترة الطويلة التي مرت دون إنذار من إبراهيم (إبراهيم) وإسماعيل (إسماعيل).
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Tefsir |
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 30 Eylül 2024 |
Gönderilme Tarihi | 10 Mayıs 2024 |
Kabul Tarihi | 27 Eylül 2024 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2024 Cilt: 24 Sayı: 2 |