Müslüman düşünürlerin Allah hakkındaki bilginin ancak ona nispet edilen sıfatlarla gerçekleşeceği yönündeki kabulü sıfatlar konusuna ilgi duymalarının önemli etkenlerinden biri olmuştur. Bu bağlamda Müslüman filozoflar Allah'ın zâti sıfatların gereklerinin ilkesi olması hasebiyle mezkur sıfatlardan ibaret olduğuna hükmetmişlerdi. Mutezile ekolüne mensup âlimler ise belli bir gerçekliğe sahip olan ilim ve kudret gibi sıfatları Allah'a isnat etmekten sakınmışlardır. Buna karşın âlimiyyet ve kâdiriyyet gibi itibârî ( gerçekliği olmayan) sıfatları Allaha nispet etmişlerdir. Öte yandan Ehl-i sünnet kelâmcıları zâti sıfatların Allah'a nispet edilmesinde bir sakınca görmemişlerdir. Söz konusu düşünürler konuyla ilgili savlarını ispat etmek için akli ve nakli delillere başvurmuşlardır. Ancak Müslüman filozoflar ile Mutezile ve Ehl-i sünnet kelâmcılarının birbirlerine tekfire varacak kadar ağır tenkitler yöneltmeleri üzerine zat-sıfat ilişkisiyle ilgili öne sürdükleri delillerin gerçekliğinin sorgulanması önem arz etmektedir. Biz de bu makalemizde mezkur ihtiyacı karşılamak üzere yapılan çalışmalara katkı sunmak amacıyla söz konusu argümanları ele alıp değerlendirmeye tabi tuttuk.