Bu makale, Foucault, Gramsci ve Koselleck gibi düşünürlerden hareketle dil ile siyaset arasındaki karmaşık ilişkiyi incelemektedir. Siyasal teoride dil, sadece iletişim aracı olmayıp, siyasal olgulara dair anlamın inşa edilmesini ifade eder. Nitekim dilin yalnızca iletişimsel bir araç değil, aynı zamanda iktidarın üretildiği, dağıtıldığı ve sorgulandığı bir alan olduğunu öne süren yaklaşımlar, söylem kavramını merkeze alarak modern siyasal yapıları anlamaya çalışır. Bu teorik yaklaşımlar, Türkiye'deki siyasal söylemin dönüşümünü anlamak için de verimli bir zemin sunmaktadır. Siyasal teoride dilin ideolojik ve metaforik yönlerini ele alan yaklaşımlar çerçevesinde Türk siyasetinin siyasal dili makalede analiz edilmiştir. Osmanlı’nın son döneminden günümüze değin yaşanan dilsel değişim bağlamında tartışılmaya gayret edilmiştir. Ayrıca Türk siyasal tarihinde, özellikle 1980 sonrası gelişen muhafazakâr, milliyetçi ve popülist dil örüntüleri hem söylemsel düzeyde özne inşasını hem de iktidarın toplumu biçimlendirme stratejilerini anlamada anılan yaklaşımlar ışığında analiz edilmiştir. Makale, dilin sadece bir temsil aracı değil, aynı zamanda iktidar ilişkilerinin yeniden üretildiği ve dönüştürüldüğü bir mücadele alanı olduğunu ortaya koymayı amaçlamaktadır.
This article examines the complex relationship between language and politics, drawing on thinkers such as Foucault, Gramsci, and Koselleck. In political theory, language is not merely a means of communication but also expresses the construction of meaning regarding political phenomena. Indeed, approaches that argue that language is not merely a communicative tool but also a field where power is produced, distributed, and questioned seek to understand modern political structures by centering on the concept of discourse. These theoretical approaches also provide a fruitful ground for understanding the transformation of political discourse in Turkey. Within the framework of approaches that address the ideological and metaphorical aspects of language in political theory, the political language of Turkish politics is analyzed in this article. Efforts have been made to discuss the linguistic changes that have taken place from the late Ottoman period to the present day. In addition, conservative, nationalist, and populist language patterns that developed in Turkish political history, especially after 1980, have been analyzed in light of the aforementioned approaches in order to understand both the construction of the subject at the discursive level and the strategies of power in shaping society. The article aims to reveal that language is not merely a representational tool but also a battlefield where power relations are reproduced and transformed.
| Birincil Dil | Türkçe |
|---|---|
| Konular | Söylem ve Bağlamsal Dilbilim |
| Bölüm | Araştırma Makalesi |
| Yazarlar | |
| Yayımlanma Tarihi | 21 Ekim 2025 |
| Gönderilme Tarihi | 28 Temmuz 2025 |
| Kabul Tarihi | 21 Ağustos 2025 |
| Yayımlandığı Sayı | Yıl 2025 Sayı: 32 |
Dil ve Edebiyat Araştırmaları Dergisi Creative Commons Atıf-GayrıTicari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansı (CC BY-NC-ND 4.0) ile lisanslanmıştır.