Husserl, fenomenlerin özlerini ifşa ettiğini ve özler alanına varmakla fenomenolojinin kesin bir bilim olarak kurulabileceğini düşünür. Bu yazıda özellikle Husserl’in özler alanı olarak gördüğü ve mutlak bir varlığı işaret eden saf ben’in, yani transendental bilincin ‘içi’ diyebileceğimiz yapısı betimlenmeye çalışılmıştır. Bu durumda saf ben’in özleri kurarken nasıl ‘hareket’ ettiği değil, sadece bilincin yapısında ya da işleyişinde yer aldığı düşünülen bazı temel kavramlar ele alınmıştır. Husserl, “bilincin, hep bir şeyin bilinci olduğu” tespitinden hareketle bilincin temel yapısını yönelimsellik kavramı aracılığıyla açıklamıştır. Noema ve noesis’in “yönelimsellik”le olan ilişkisinden, bütün bilmenin bir yeniden anımsama olmasına, çağrışımların yeniden anımsamanın meydana gelmesindeki rolünden, fenomenolojik indirgemenin tüm varlık ve bilgi savlarını dışarıda bırakarak bu özler alanına varmak için kullanılan bir yöntem olmasına kadar bütün kavramların birbirileriyle sıkı bir ilişki içerisinde olduğu Husserl’in fenomenolojisi, mümkün olduğunca bu ilişkiler göz önüne alınarak ele alınmıştır.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Felsefe |
Bölüm | Araştırma Makalesi |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 30 Haziran 2021 |
Gönderilme Tarihi | 12 Şubat 2021 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2021 Sayı: 19 |