Problem Durumu: Öğrencilerin
öğrenmelerinde
etkili olan öğretmen özelliklerinden önemli bir değişken
öğretmenlerde,
öğrencilerin
başarıları
için yüksek beklentiler içinde olmalarıdır. Bu bakış doğrultusunda
tüm okul çağı çocuklarının eğitilebileceğini
kabul eder. Öğretmenler, öğrencilere
ilişkin
beklentilerini sözel ve sözel olmayan ipuçları ile iletmektedirler. Bu
beklentilerin öğretmen ve öğrenciler
arasındaki etkileşimi etkilediği
artık bilinmektedir. Ve sonuçta öğrencilerin
performanslarını da etkilemektedir. Birçok durumda öğretmen
beklentileri kendini gerçekleştiren kehanete dönüşmektedir.
Buna göre eğer bir öğretmen
öğrencilerin
yavaş
olduğu
beklentisinde ve buna uygun davranış
sergiliyorsa bunun karşılığı
olarak öğrenciler
de davranışlarını bu beklentiye uygun hale
getirmektedirler. Okul etkililiği ve mükemmelliğini
sağlayacak
bir dizi önemli ilke mevcuttur. Bu ilkelerin en öncelikli olanı; öğretmen
ve yöneticilerin öğrencilerin öğrenebileceği
beklentisine sahip olması ve bu beklentilerini öğrencilere
bildirmeleridir. Daha etkili bir okul açısından öğrencilerin
öğrenebileceğine
inanan ve bunun için kendisini işe adamış öğretmenler
önemli bir etmendir. Bunu için de öncelikle öğretmenin
tüm öğrenciler
için hedef ve beklentilerin açıkça tanımlanması gerekmektedir. Büyük
beklentilerin olduğu ortamda eğitimciler
bütün öğrencilerin
temel becerilerdeki yeterliklere ulaşabileceğine
inanır. Çünkü birçok davranış kişilerin
bu davranışlardan beklediği
sonuçlara bağlıdır. En etkili öğretmenler,
yüksek ve düşük başarı
gösteren öğrenciler hakkında gerçekçidir. Öğrencilere
ilişkin
katı ve belirgin bir algı geliştiren öğretmen,
en zarar verici etkide bulunmaktadır. Farklılıkların varlığını
anlayan ve geçekçi yöntemler ve uygun içerik seçen öğretmen
öğrencileri
üzerinde olumlu etki yaratacaktır. Alan yazında da vurgulandığı
gibi etkili okul anlayışının temelinde tüm öğrencilerin
öğrenebileceği
ve tüm öğretmenlerin
de öğretebileceği
varsayımı yatar. Diğer bir anlatımla etkili
okulların, öğrencilerin öğrenmelerinde
bir farklılığa yol açacağı
kabul edilir ve öğrenci rolü, yüksek düzeyde
başaran
öğrenci
olarak tanımlanır.
Araştırmanın Amacı: tam
öğrenme
modelinde ileri sürülen öğrencilere yeterli veya ek
zaman ve nitelikli öğretme-öğrenme
olanakları, koşulları sağlandığında
tüm öğrencilerin
okullarda öğretilmek istenen tüm yeni hedefleri,
kazanımları öğrenebileceği
varsayımının öğretmenlerin kabul edip, benimseyip öğretme-öğrenme
sürecinde uygulayıp uygulamadıklarını tespit edebilmektir.
Araştırmanın
Yöntemi: Araştırma,
nitel araştırma anlayışı doğrultusunda
yürütülmüştür. Nitel araştırmalar,
gözlem, görüşme ve doküman analizi gibi nitel veri
toplama yöntemlerinin kullanıldığı, algıların ve
olayların doğal ortamda gerçekçi ve bütüncül bir
biçimde ortaya konmasına yönelik nitel bir sürecin izlendiği
araştırma
olarak tanımlanmaktadır. Bu yöntemlerin en önemli katkısı araştırılan
sosyal yapıyı ve süreçleri ortaya koymaya olanak vermesidir. olgubilim (fenomenolojik) yöntemi kullanılmıştır.
Bir
fenomeni araştırmak demek, nesnelerin ve olayların
belirlenmesinin ve içinde göründükleri bağlam
ile nasıl ilgili olduğunu kavramaktır.
Fenomenoloji, görünürlerdeki bir tür ilişkilerin
ve bu tür ilişkilerin koşullarının
incelenmesidir. Araştırmada,
ele alınan olgu, öğretmenlerin
konularını tam öğretebilme ve öğrencilerin
tam olarak öğrenebilmelerine yönelik öğretmen
algılarıdır.
Araştırma,
verilerinin toplanmasında görüşme yöntemi
kullanılmıştır. Veriler içerik analiz teknikleri
ile çözümlenmiştir. Araştırmanın
çalışma
grubunun belirlenmesinde amaçlı örnekleme ve ölçüt örnekleme yöntemleri
kullanılmıştır. Araştırmada
her bir öğretmenin
ayrı bir branş ve faklı bir eğitim
kademesinde görev yapıyor olma ölçütleri esas alınmıştır.
Araştırmanın
çalışma
grubunu Düzce ilinde 2016-2017 eğitim öğretim
yılında çeşitli öğretim
kademelerinde görev yapan 15 öğretmen gönüllü
olarak katılarak oluşturulmuştur.
Araştırmanın Bulguları: Tüm öğrencilerin
dersin tüm konularını öğrenebileceklerine inanan öğretmenler;
Çocukların bireysel farklılıklarını göz önüne alarak dersi farklı yöntemler ile
renklendirip herkese ulaşmaya çalışma,
farklı yöntem ve tekniklerle hatta gerekirse
bireysel çalışmalar yaparak her çocuğun öğrenebileceğine inanmaktadırlar. Sınıflardaki tüm öğrencilerin
dersin tüm konularını öğrenebileceklerine
inanmayan öğretmenler; tüm çocukların ilgileri, yetenekleri,
yaşı, zekâ
seviyeleri, hazırbulunuşluk düzeyinde, aile
yapıları, kalıtsal özellikleri ve yetişme ortamları farklı farklı olduğu için sınıflarındaki öğrencilerin tüm ders konularını öğrenebileceklerine
inanmamaktadırlar. Öğretmenler,
öğretmenin
yeterliliğine,
ön hazırlık yapılmasına, çeşitli ve etkili
yöntem, teknik uygulayarak, ön hazırlık yaparak ve yeterli zaman ayırmak
suretiyle derslerinin tüm konularını öğretebileceklerine
inanmaktadırlar (Ö2,Ö4,Ö6,Ö7,Ö9,Ö14,Ö15), Öğretmenlerin
bazıları ise (Ö4; Ö5); öğrencilerdeki bireysel
farklılık, aile yapıları ve yetişme ortamlardaki
farklılıklardan dolayı tüm ders konularını öğrenebileceklerine inanmamalarına rağmen, kendi konularını
önceden hazırlık yapmak şartı ile öğretebileceklerine inanmaktadırlar. Böyle bir düşüncenin temel felsefesi, öğrencilerdeki öğrenememe durumunun öğretmenlerin öğretim yaklaşımlarından değil de öğrenen bireyin
özelliklerinden kaynaklandığı yönündedir. Derslerinin tüm konularını öğrencilere
öğretebileceklerine
inanmayan, düşünmeyen öğretmenler
bu durumun nedenlerinden birinin “öğrencilerdeki
hazırbulunuşluk, ön öğrenme
eksiklikleri, ön yargılar varlığı ile açıklarken bir
diğer
neden olarak da öğretecekleri ders konularda
kendilerini yeterince bilgi ve donanımda görmeme olarak göstermektedirler. Öğretmenlerdeki
tüm bu olumsuz inanç ve düşünceye rağmen
aynı zamanda ders öncesi materyal hazırlama, ön çalışma
yapmayı da ihmal etmiyorlar. Öğrencilerin
motivasyonlarını olabildiğince yüksek tutmaya,
ilgilerini yakalamaya çalışmakta, derse yüksek bir
enerji ile başlamakta, konulara küçük adımlar ile başlamakta,
beyin fırtınası yapmaktadırlar.
Araştırma Sonuç ve Önerileri: Araştırmaya
katılan öğretmenler
çoğunlukla
tüm konularını öğretebilme ve tüm öğrencilerin
öğrenebileceklerine
yönelik algıları (inanç ve düşünceleri) gerek
kendileri, gerek çevre şartları, okul imkânları ve
gerekse öğrencinin
bireysel ve giriş davranışlarındaki
farklılardan kaynaklı olarak olukça düşüktür.
Mevcut sonuç kaliteli ve etkili okul olma ilkeleri açısından kaygı verici olup
öğretmenlerin
öğrencilerin
öğrenmelerine
yönelik beklenti düzeylerinin ve kendilerinin öğretebileceklerine
yönelik öz yeterlik algılarındaki olumsuzlukların giderilmesi yönünde gerek disiplinler
arası gerekse kurumlar arası işbirliği,
eğitim
ve destek çalışmaları yapılmasını gerektirmektedir.
Purpose
of the study: The
purpose of the sudy wasto determine teacher views on teaching and learning in
terms of the aspects of mastery learning method. To this aim, the following
questions were examined: Do teachers believe that all students can learn all
the course subjects, why? Do teachers believe that they can teach all the subjects
of a course, why? Method: In the
research, phenomenology (phenomenological method) was used as a qualitative
research method. The phenomena investigated in the study was the views of
teachers on whether they could teach mastery and whetherstudents could learn
mastery. Interview method
was used in
data collection, and the data
were analyzed using content analysis techniques. Purposeful sampling method was
carried out in determining the study group. The study group consisted of 15
volunteer teachers who worked in various educational stages in 2016-2017 academic
year in Duzce province. Findings and
results: Expectation perceptions of participant teachers towards teaching
all subjects and students’ learning levels were frequently low due to their own
beliefs, environmental conditions, school facilities, and individual
differences among students. Conclusions
and recommendations: The results of the current study are worrisome in
terms of qualified and effective school principles. Besides, this study
demonstrates that both interdisciplinary and interinstitutional cooperations,
trainings and support activities should be carried out in order to eliminate
the negativities in teachers’ perceptions towards students’ learning levels and
in their self-efficacy levels about their teaching skills.
Birincil Dil | İngilizce |
---|---|
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 20 Kasım 2018 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2018 Cilt: 18 Sayı: 78 |