Salgın hastalıklar, insanlığın siyasal, sosyal, ekonomik ve kültürel yaşamlarını etkileyen faktörlerdir. Salgınların hikayesini ise insanların yapmış oldukları faaliyetler belirler. Hastalıkların taşınmasında insanın en önemli aktörlerden biri olduğu düşünüldüğünde, toplumlar arası etkileşim ile bu hastalıkların daha geniş bölgelere yayılması kaçınılmazdır. Bir geçiş bölgesi görevini üstelenen Osmanlı Devleti de Asya ve Avrupa’yı birbirine bağlayan coğrafi konumu, Ortadoğu ve Afrika’ya uzanan sınırları ve eski medeniyetlerin beşiği Akdeniz havzasında yer almasıyla tarihin hemen hemen her döneminde salgınlara maruz kalmıştır.
Bu salgınlardan biri de koleradır. Yoksulluk içinde yaşayan kalabalık gruplar, doğal afetlerden etkilenen topluluklar ve savaş ortamlarında sıkça görülen bu hastalık, ilk kez 1822 yılında Basra Körfezi’nden, Bağdat yoluyla Anadolu ve Akdeniz sahillerine ulaştı. 1832 yılına gelindiğinde ise neredeyse tüm Osmanlı coğrafyasını kapladı.
Önemli ticaret yolları üzerinde yer alması, Erzurum ve Sivas vilayetlerine komşu olması hasebiyle salgın hastalıklara açık hale gelen Erzincan Sancağı’nda 19. yüzyılda hafif şiddetli ve şiddetli seyreden kolera salgını, zaman zaman ölümlere neden oldu. Bu çalışmada, arşiv vesikalarından faydalanılarak Erzincan Sancağı’na koleranın hangi yollarla yayıldığı, hekim tayini, sancaktaki vukuat ve vefat sayıları, tahaffuzhane uygulamaları ve diğer tedbirler üzerinde durulmuştur.
Bu çalışma, 1. ve sorumlu yazar tarafından 2. yazar danışmanlığında hazırlanan "Erzincan Sancağında Görülen Salgın Hastalıklar (1885-1914)" isimli yüksek lisans tezinden üretilmiştir.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Arkeoloji (Diğer) |
Bölüm | Araştırma |
Yazarlar | |
Erken Görünüm Tarihi | 8 Ocak 2024 |
Yayımlanma Tarihi | 31 Aralık 2023 |
Gönderilme Tarihi | 8 Eylül 2023 |
Kabul Tarihi | 11 Aralık 2023 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2023 Cilt: 16 Sayı: 2 |