Öz
Ma‘dûm, yokluk anlamında kullanılan bir kavramdır. Kelam ekolleri, ma‘dûm kavramı etrafında yokluğun mahiyetini inceleme konusu yapmışlardır. Bu kapsamda var olan şeylerin, var olmalarından önce ne oldukları tartışılmıştır. İslâm Kelâmında bu tartış-mayı ilk olarak ortaya çıkaran akım, Mu‘tezile’dir. Mu‘tezile’ye göre ma‘dûm, mutlak yokluk değildir; bunun aksine o, bir “şey”dir. Mu‘tezile’nin bu görüşü, Eş‘ariyye ve Mâtürîdiyye tarafından reddedilmiştir. Eş‘ariyye ve Mâtürîdiyye düşünürleri, Mu‘tezile’nin bu konudaki görüşünü reddetmekle kalmamış, konu ile ilgili kendi görüş-lerini de oluşturmuşlardır. Bu görüşe göre ma‘dûm, bir “şey” değil, aksine mutlak yok-luk, yani hiçbir şeydir. Ehl-i Sünnet’in neredeyse tamamı bu görüşü kabul etmiştir. Ma‘dûm konusundaki bu iki farklı yaklaşım, gerek Mu‘tezile’nin, gerekse Ehl-i Sün-net’in ayırt edici vasıflarından olmuştur.
Birbirine zıt olarak ortaya konulan her iki görüşün de, belli kaygılar eşliğinde gelişti-rildiğini söyleyebiliriz. “Ma‘dûm, mutlak yokluktur” görüşünü savunan Ehl-i Sünnet’in temel kaygısı, Allah’ın tek ezelî varlık olduğu düşüncesine zarar vermemektir. Nitekim şayet ma‘dûm, mutlak yokluk değil de bir “şey” olarak kabul edilirse, Allah ile birlikte ezelden beri var olan başka bir varlığın daha bulunduğu söylenmiş olacaktır. Bu ise Al-lah’ın tek ezelî varlık olması düşüncesine zarar verecektir. “Ma‘dûm, bir “şey”dir” gö-rüşünü savunan Mu‘tezile’nin temel kaygısı ise, Allah’ın bilgisini her türlü kusurdan ve eksiklikten arındırmaktır. Nitekim şayet ma‘dûm, bir “şey” değil de, mutlak yokluk olarak kabul edilirse, Allah, yaratacağı şeyleri, ancak onları yarattıktan sonra bilebile-cektir. Bu ise Allah’ın ezelden beri her şeyi kusursuz olarak bildiği düşüncesine zarar verecek ve Allah’ın ilim sıfatını noksan hale getirecektir.
Ma‘dûmun mutlak yokluk mu yoksa bir “şey” mi olduğu konusundaki bu iki yaklaşım-dan Ehl-i Sünnet’e ait olanı, birçok Sünnî düşünür tarafından ayrıntılı olarak ele alın-mıştır. Ancak Mu‘tezile’ye ait olan kanaatin yeterince açıklık kazanmadığı görülmek-tedir. Nitekim kendi düşünürlerine ait eserler dikkate alındığında, Mu‘tezile’nin “şey” olarak nitelediği ma‘dûmun, ontolojik bir mahiyet değil, epistemolojik bir mahiyet ta-şıdığı anlaşılmaktadır. Bu epistemolojik hakikatin makamı ise, Allah’ın ezelî bilgisi ola-rak değerlendirilmektedir. Bu durumda hem Allah’ın ezelî ilmi ile her şeyi bildiği, hem de Allah’ın tek ezelî varlık olduğu düşüncelerinin ikisine de zarar verilmemiş olmakta-dır.
Mu‘tezile’nin ma‘dûm anlayışının kendi kaynakları çerçevesinde ele alınması nokta-sında eserlerine başvurulabilecek düşünürlerden biri, Ebû Reşîd en-Nîsâbûrî’dir. Ebû Reşîd en-Nîsâbûrî, el-Mesâ’il fi’l-ḫilâf beyne’l-Baṣriyyîn ve’l-Baġdâdiyyîn adlı kitabında ma‘dûm ile ilgili Mu‘tezile’ye ait farklı yaklaşımları aktarmış ve ardından kendisinin bu konu ile ilgili düşüncesini ayrıntılı olarak açıklamıştır. Ebû Reşîd en-Nîsâbûrî’nin ma‘dûm görüşünde öne çıkan iki önemli nokta bulunmaktadır. Bunların ilki, ma‘dûmun, mutlak bir yokluk olarak değil, bir “şey” olarak kabul edilmesi; ikincisi ise ma‘dûmun, bedenî bir varlığının bulunmadığının ama zihinde bir varlığının bulundu-ğunun ileri sürülmesidir. Bu iki vurgu üzerinden ma‘dûm konusu ile ilgili iki sorunun çözülmeye çalışıldığı ifade edilebilir. Buna göre ma‘dûmun, mutlak yokluk olmadığının söylenmesi sayesinde Allah’ın ezelde bilmediği bir şeyin bulunmadığı ifade edilmiş ol-maktadır. Bu kabul ile Allah’ın ilmi, her türlü kusurdan arındırılmaktadır. Ma‘dûmun, bedenî değil, zihnî bir varlığının bulunduğunun kabul edilmesi sayesinde ise, Allah’ın şerikinin/ortağının bulunmadığı düşüncesine zarar verilmemiş olmaktadır. Nitekim bilgi mahiyetindeki bir varlık, Allah’tan başka bir varlık değil, aksine Allah’ın zâtının gereği olan bir varlıktır. Çünkü Allah, ezelî olarak âlim/bilendir.
Nîsâbûrî, ma‘dûmun “şey” oluşunu, onun cevher/öz olması, malum/bilinen olması ve ezelî olması açısın-dan değerlendirmiştir. Ona göre cevherin, yokluğu halinde de cevher olması gerekir. Mademki cevher, yokluğu halinde de cevherdir; o halde ma‘dûm, cevherdir. Allah’ın bilgisinin dışında bir şey olmadığına göre ma‘dûm, malum/bilinenden ibarettir. Biliniyor olmak, belirgin bir sıfat ile diğer şeylerden ayrışmış olmayı gerektirir. O halde ma‘dûm belirgin sıfatı bulunan bir “şey”dir. Mademki ma‘dûm bir şeydir ve mademki ezelden beri Allah’ın bilgisindedir, o halde o da ezelîdir.