Hicri ikinci asrın ilk evrelerine kadar fakihler fıkıh düşüncesinin birincil kaynakları olarak Kur'an ve Sünnet'in sağladığı verileri kullanarak karşılaştıkları problemlere çözüm bulabilmişlerdir. Ancak her meslek ve sanatın doğal seyrinde ortaya çıkan uzmanlaşma olgusu fıkıh tarihinde de tezahür etmiş, sonraki asırlarda birincil kaynaklarla doğrudan muhatap olma ve onlar üzerinden fıkhî bilgi üretme faaliyeti üst düzey bilgi ve donanım gerektiren bir uzmanlık haline gelmiştir. Hicri ikinci asırla birlikte bu tür bir uzmanlığa sahip olmanın çok ayrıcalıklı ve külfetli bir iş olduğu fark edilmiş ve böylesi üst düzey bir yetkinliğin değeri hakkında Müslüman toplumlarda bir bilinç ve kanaat hâsıl olmuştur. Dinin asli kaynaklarıyla irtibatın sağlanması ve sürdürülmesi adına mutlak ictihâd yetisine sahip fakihlerce yürütülen fıkhî bilgi üretme çabaları ve onlar tarafından ortaya konan bilgi ürünleri ilim çevrelerinde büyük bir talep ve itibar görmüştür. Bu düzeydeki faaliyetlere büyük önem atfedilmiş, bu tür çalışmalar Müslüman toplumlarda büyük bir ilgi ve saygıya mazhar olmuştur. Mutlak ictihâd ehli fakihlere gösterilen bu ilgi onların zamanla birer cazibe merkezi haline gelmesine neden olmuş ve bu süreç mutlak müctehid fakihlerin mezhep imamlarına dönüşmesiyle sonuçlanmış, bu aşamadan sonraki fıkhî faaliyetler belli bir mezhep imamının fıkıh paradigmasına (imamın usûlü) bağlı kalınarak yürütülmeye başlanmıştır. Hicri beşinci asırdan sonra belli mezheplere bağlı fıkıh faaliyetinin türlerinin tespit etmek, bu faaliyetleri tanımlamak ve hiyerarşik düzeylerini tayin etmek amacıyla “müctehid tabakaları” olarak adlandırılan tasnifler yapılmıştır. Bu çalışma hicri beşinci asır Hanefî fakihlerden Serahsî’nin (ö. 483/1090[?]) müctehid tabakalarındaki konumunu, mezhep bünyesinde icra ettiği fıkhî faaliyet türlerini ve bu faaliyetlerin hususiyetlerini tespite odaklanmaktadır. Makalede Serahsî’nin müctehid tabakalarındaki konumu Hanefî fakihler tarafından yapılan tabakat tasnifleri üzerinden incelenmiş ve diğer mezheplerde yapılan tasniflerde bu konumun mukabili tayin edilmeye çalışılmıştır. Serahsî’nin fıkıh faaliyetinin hususiyetleri ise onun meşhur eseri el-Mebsût dikkate alınarak incelenmiş ve elde edilen veriler üzerinden onun Hanefî mezhep birikimine sunduğu katkılara ilişkin birtakım tespitlerde bulunulmuştur. Çalışmada elde edilen sonuçlara göre Serahsî, fıkıh mezheplerinin teşekkül ederek istikrar kazandığı ve fıkıh çalışmalarının belli mezhepler bünyesinde, belli bir imamın usulüne bağlı kalınarak yürütüldüğü bir dönemde yaşamış ve fıkıh araştırmalarını böyle bir ortamda gerçekleştirmiştir. Hanefî fakîhlerin fıkhî faaliyet türleri ve düzeylerine ilişkin tasniflerde Serahsî için belirlenen konum dikkate alındığında onun icra ettiği fıkıh çalışmalarının “mezhep içi fıkıh faaliyeti” olarak nitelenebileceği anlaşılmaktadır. İlgili tasniflerde Serahsî “meselede müctehid” olarak nitelenmiştir. Bununla birlikte Serahsî’ye ait fıkıh çalışmalarının farklı düzeylerde birden çok fıkhî faaliyet türünü kapsadığını ve bu faaliyetlerin “tahrîc” ve “tercîh” olmak üzere iki başlıkta ele alınabileceğini söylemek mümkündür. Onun tahrîc faaliyeti, mezhep imamlarına ait asıllardan yeni meseleler türetmek ve mevcut fıkhî mesâil üzerinden yeni asıllar tespit etmek şeklinde tezahür etmiştir. Serahsî'nin tercîh faaliyetleri ise daha ziyade mezhep imamlarından gelen rivayet ve görüşleri tespit, ta’lîl ve tashih etmek amacıyla yürütülen tevcîh türü faaliyetlerdir. Serahsî'nin tahrîc ve tercîh faaliyetlerinin temel hedefi, mezhep imamlarından gelen rivayet ve görüşleri sonraki nesil fakihlerin fıkıh faaliyetlerinde kullanmaya elverişli hale getirmek, bu amaçla söz konusu rivayet ve görüşlerin daha tutarlı ve sistematik bir şekilde sunulmasını sağlamak; mezhep imamlarından tevarüs edilen mesâili onların usûlü uyarınca daha spesifik problemlere dönüştürmek ve bunlara ilişkin kavramların anlam çerçevelerini netleştirmek olarak tespit edilebilir. Onun çalışmaları sayesinde Hanefî fıkıh mesâili büyük ölçüde tekâmüle ermiş, sonraki dönemde fukahâ tarafından yürütülecek mezhep içi fıkıh faaliyetleri için gerekli çerçeve Serahsî tarafından belirlenmiştir.
İslam Hukuku Hanefî Mezhebi Serahsî Tabakāt Fıkhî Faaliyet Türleri
Bu çalışmanın hazırlanma sürecinde bilimsel ve etik ilkelere uyulduğu ve yararlanılan tüm çalışmaların kaynakçada belirtildiği beyan olunur.
Until the early periods of the second century after the Hijra, the jurists were able to find solutions to the problems they encountered by using the data provided by the Quran and the Sunnah as the primary sources they directly addressed. However, the phenomenon of specialization, which occurs in the natural course of every profession and art, also manifested itself in the history of fiqh, and in the following centuries, the activity of directly dealing with primary sources and producing fiqh knowledge through them became an expertise that required high-level knowledge and equipment. In later periods, Muslim society in general, and particularly the scientific circles, realized in later periods that possessing this expertise was an extremely challenging and taxing task, leading to the emergence of an awareness and opinion about the value of such high-level competence. For this reason, the fiqh knowledge production efforts of the jurists with the skills and competence at the absolute level of ijtihad, as well as, the knowledge products, they produced have naturally attracted great interest and respect. Activities at this level were given considerable importance in order to preserve and maintain the connection with the primary sources of religion. This attention was directed towards jurists who were experts in absolute ijtihād, which resulted in their becoming centers of attraction over time. This process resulted in the transformation of jurists with absolute ijtihād ability into the imams of the madhhabs they were affiliated with, and the fiqh activities after this phase began to be carried out within the fiqh paradigm (usūl of the imām) of a certain madhhab imam. After the formation of the fiqh madhhabs, many studies were carried out to determine the types of fiqh activities within the madhhab. These studies revealed the classifications known as tabaqāt al-mujtahidīn or tabaqāt al-fuqahāʾ. This article focuses on determining the place of Sarakhsi (d. 483/1090[?]) in the Hanafī madhhab, the types of fiqh activities he performed, and the characteristics of these activities, based on the data found in similar classifications made for jurists belonging to the Hanafī madhhab. This paper aims to make some inferences about Sarakhsī’s intra-madhhab fiqh activity, by taking into account the fiqh activities of Sarakhsī in his famous work al-Mabsūt. According to the results obtained in the study, Sarakhsi is described as "a mujtahid in the matter" in studies on the types and levels of fiqh activities of Hanafi jurists. However, it is understood that the fiqh studies carried out by Sarakhsi can be described as "intra-madhhab fiqh activities". It is possible to say that Sarakhsi's fiqh studies cover more than one type of fiqh activity at different levels and that these activities can be discussed under two headings: "takhrij" and "tarjih". Sarakhsi's activities in the field of furû’ al-fiqh as well as his methodological studies (usūl) have guided the studies after him. It is possible to collect his fiqh activities in general under two headings and to identify these activities as takhrij and tarjih. Takhrij activity mostly manifested itself as deriving new issues from the originals. In addition, Serahsi determined many originals by using the takhrij method, based on the past texts. Sarakhsi's tarjih activities are rather tawjih type activities carried out in order to qualify and refine the narrations and opinions coming from the imams of the madhhab. The main goal of Sarakhsi's takhrij and tarjih activities is to make the narrations and opinions coming from the imams of the madhhab suitable for use in the fiqh activities of the next generation of jurists, and for this purpose, to provide a more consistent and systematic presentation of these narrations and views. It can be determined by transforming concepts into more specific problems.
Islamic Law Hanafī Madhhab Sarakhsī Tabaqāt Types of Fiqh Activities
It is declared that scientific and ethical principles have been followed while carrying out and writing this study and that all the sources used have been properly cited.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | İslam Hukuku |
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 15 Eylül 2024 |
Gönderilme Tarihi | 23 Mayıs 2024 |
Kabul Tarihi | 6 Temmuz 2024 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2024 Cilt: 11 Sayı: 2 |
Eskişehir Osmangazi Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi (ESOGUIFD) Creative Commons Atıf-GayriTicari 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.