19. yüzyıl Rus yazarlarından Dostoyevski’nin yazmış olduğu eserler yaşadığı çağın insanını, toplumunu ve olaylarını resmetmesiyle ve içinde taşıdığı felsefi derinlikleriyle bilinir. O, Rusya’da cereyan eden siyasi ve ekonomik olaylar sonrasında gözlemlediği hayatlarda insanın saklı kalmış iç dünyasını en derinlerine inerek gözler önüne sermeyi başarmıştır. İnsanları ilgilendiren ahlaki, dini ve metafiziksel konuları büyük bir ustalıkla dile getirmiştir. Eserlerinde ideal insanlar ve afaki yaşantılar yerine yaşarken her gün karşılaştığımız acıları, sevinçleri, istekleri, ihtiyaçları olan, zaman zaman gözyaşı döken, zaman zaman gülen, bunalan, öfkelenen, ölümü ensesinde hisseden, kurtuluşu ve özgürlüğü arayan sıradan insanı ve onun yaşantısını konu edinir ve bu yönüyle felsefi bir akım olan varoluşçuluğun temel kaynakları arasında ismi zikredilir.
Dostoyevski’nin ilk eseri olan “İnsancıklar” mektup – roman tarzında yazılmış, yokluğu ve fakirliği realist bir şekilde tasvir eden toplumsal içerikli bir romandır. Dostoyevski bu romanında sefalet içindeki hayatı, yeri geldi mi bir parça kuru ekmeğe bile muhtaç olan insanların yaşantılarını bütün çıplaklığıyla aksettirir. Maddiyatın insanların yaşantıları üzerindeki yıkıcı gücünü ve fakir insanların karşı karşıya kaldığı acımasız gerçekliği göstermek ister.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Araştırma Makalesi |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 31 Ekim 2020 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2020 Sayı: 11 |