Keynesyen ekonomi politikalarının sonuyla birlikte başladığı kabul edilen neo-liberal dönüşüm süreci; üretim süreçleri ve çalışma ilişkilerinden başlayarak, ekonomik, ticari, siyasal ve toplumsal pek çok alanı köklü bir değişim süreci içerisine sokmuştur. Özellikle çalışma ilişkileri cephesi açısından; gelişen teknoloji ve küreselleşmenin de etkisiyle artan esneklik düzenlemeleri ve buna karşılık iş güvencesinden verilen ödünler yeni dönemin çalışma hayatına getirdiği sorunların temel belirleyicileri olmuştur. Bununla beraber artan işsizlik ve kayıtdışı istihdam, ekonomik istikrarsızlık ve belirsizlik ile kapsamı giderek büyüyen ekonomik krizlerin sıklaşması endüstri ilişkilerinin güncel problemleri haline gelmiştir. Bu problemler ise kaçınılmaz olarak 1980’lerden itibaren işçi sendikacılığını farklı boyutlarla etkilemiş; sendikalara güven duygusunun zayıflaması, işverenlerin sendikalara karşı baskıcı ve ikame edici politikaları nedenleriyle birlikte sendikal hareketin altın çağını sona ermiştir. Bu durum ise sendikal hareketi geleneksel örgütlenme modellerini değiştirmeye ve yeni stratejiler oluşturmaya zorlamıştır.
Bu çalışmada, işçi sendikacılığının içinde bulunduğu örgütlenme krizini aşabilme mücadelesinde sendikaların gerek birleşmeleri yoluyla, gerek üyelerine yönelik yeni hizmetleri ve üye olmayan işçilere yönelik sağlayacakları yeni örgütlenme stratejileri ile gerekse de kurumsal kapasitelerini geliştirmeye yönelik yeniden yapılanma arayışları birlikte değerlendirilecek; krizden çıkış yollarına ilişkin ise AB’deki başarılı ülke örneklerinden yararlanılacaktır. Bu sayede çalışmanın; günümüzde örgütlenme krizi ile karşı karşıya kalan sendikaların iyi uygulama örneklerinden hareketle bir yol haritası çizmelerine yardımcı olacağı düşünülmektedir.
Sendikalaşma Sendikal Örgütlenme Sendikal kriz Neo-liberalizm
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Araştırma Makalesi |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 31 Aralık 2018 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2018 Cilt: 2 Sayı: 3 |