23-26 Mayıs 2019 tarihlerinde yapılan Avrupa Parlamento (AP) secim sonuçları için genel bir sonuç çerçevesi çizersek; popülist partilerin Avrupa genelinde toplamda beklenilen dip dalgasını yakalayamadıklarını ancak kilit noktada zafer kazandıklarını görmekteyiz. Aynı zamanda büyük resme bakıldığında ise geleneksel merkez sağ ve merkez sol partilerde ciddi bir erimeyle karşı karşıya kalırken iç siyasette hükûmetlerin ciddi güven kaybı ile kaşıya karşıya kalındığı gözlenmekte. Zira AP secim sonucu ertesinde Yunanistan’da erken secim kararı alınırken, Fransa’da Emmanuel Macron’un iç siyasette Aşırı Sağcı Marine Le Pen karşısında kenara sıkışmışken Belçika’da ise Flaman milliyetçiliği ağırlığını hissettirmeye başlayarak ‘konfederalizm’ yüksek sesle dile getirilmeye başlandığını görmekteyiz. Diğer yandan merkez partiler güç kayıp etmesine rağmen merkezi kurtaranlar ise Liberaller ve Yeşiller ’in kayda değer yükselen oyları olmuştur. Gerek Avrupa basını gerekse de Türk basınında AP seçimlerini asıl şekillendirenin Avrupa Birliği (AB) üye devletlerinin çıkarlarını savunan hükûmetlerin bir mücadele alanı olarak gösteriyor olsa da aslında “Avrupalı partilerin” parti gruplarının parlamentoyu şekillendirerek kilit bir konumda olduğu görülmektedir. Bu durumda analizimizi yaparken AB üye ülkelerinin AP temsilcilerinin ulusal düzeyde olarak değil de parti gruplarının siyasal sistemdeki yerini incelerken AB’nin giderek etkinliğini artırdığı AP’deki karar almadaki gücünü dikkate alarak secim sonuçlarını nasıl okumamız gerektiğini ve yükselen Aşırı Sağ karşısında etkisini incelemeye çalışacağız.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Uluslararası İlişkiler |
Bölüm | Araştırma Makalesi |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 1 Haziran 2019 |
Gönderilme Tarihi | 1 Mayıs 2019 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2019 Cilt: 3 Sayı: 2 |