Doğu Akdeniz’deki deniz yetki alanları ve hidrokarbon kaynaklarının paylaşımı konusu günümüzde bölge ülkeleri arasındaki bir meseleden, Avrupa Birliği (AB) ile Türkiye arasındaki bir soruna dönüştü. Bu konular ile ilgili tartışmalara dahil olan aktörler, izledikleri stratejiler ve taktiklerle bölgedeki denizaltı gaz enerji kaynakları üzerinde tehlikeli bir kumara varan yüksek riskli bir çatışma oyunu -- tabiri caizse Rus Ruleti -- oynuyorlar. Bir tarafta, Türkiye ile sorunlu bağları olan Kıbrıs'ta uluslararası alanda tanınan Kıbrıs Rum Liderliği, Yunanistan ile birlikte hareket ederek, Kıbrıs Türkleri ve Türkiye’nin haklarını yok sayan tek taraflı adımlarla hareket ediyorlar. Kıbrıs Rum Liderliği Amerikan, İsrail, Fransız, Hollanda ve İtalyan şirketlerine hidrokarbon yataklarında gaz arama ve işletme faaliyetleri yürütmeleri için lisans vererek Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ile birlikte AB’ni de sorunun içine çekerek Kıbrıs meselesinde avantaj kazanmaya çalışıyorlar. Bu aktörler Mısır, Ürdün ve Filistin Ulusal Otoritesi gibi bölgede bulunan diğer aktörler ile, Doğu Akdeniz gazını Türkiye'yi atlayarak ve dışlayarak Avrupa'ya taşımak için tasarlanmış bölgesel bir altyapı oluşturmayı amaçlayan, Doğu Akdeniz Gaz Forumu projesine ağırlık veriyorlar. Türkiye ile olan sorunlu ilişkileri göz önüne alındığında, büyüyen Türkiye karşıtı ittifak, sadece son on yılda 20'den fazla askeri tatbikat gerçekleştirdi. Bölgede günümüzde yaşanmakta olan karşılıklı cepheleşmeyi geçmişte yaşananlar krizlerden daha patlamaya hazır yapan faktörlerin başında, ABD’nin daha önce tarafsız ve uzlaştırıcı bir güç olarak hareket ederken, şimdi gitgide büyüyen bir Türkiye karşıtı ittifaktan yana görünmesidir.
Türkiye ise bir yandan Ankara'nın ortak çıkarlarını paylaşan Libya ve Pakistan gibi muhataplarıyla işbirliği anlaşmaları ve kendi doktrinlerini üretirken, bölgede gambot diplomasisi uygulayarak ve tatbikatlar gerçekleştirerek bölgedeki egemenlik haklarını koruyor. Batı ile Türkiye’nin Doğu Akdeniz üzerinden sürdürdüğü bu çatışma oyunu, Ankara ve Moskova'yı belki de kendi donanmalarının ortak tatbikatlar yapacağı noktaya kadar yakınlaştırabilir. Ankara-Moskova ilişkileri inişli çıkışlı bir doğa sergiliyor olsa da, her iki ülkenin de etkisini artırmaya çalıştığı Doğu Akdeniz'de beklentileri aşan bir şekilde işbirliğine gidebilir. Çünkü, Doğu Akdeniz meselesi Türkiye için bir enerji kaynağından öteye kurulduğu günden bu güne gelen en birinci önceliği olan milli egemenlik meselesidir. Bu makale Akdeniz hidrokarbon krizindeki son gelişmeleri araştırarak bölgede istikrar ve barışın ne kadar savunmasız olduğunu ve dahil olan aktörlerin davranışlarındaki karmaşıklıklarına tabi olduğunu gösteren bulguları sunmayı amaçlıyor. Elde edilen bulgular AB’nin Doğu Akdeniz’de Jeoekonomi politikalarını ve geleceğini belirlerken bölgede en uzun kıyılara sahip ülkelerden biri olan Türkiye’yi görmezden gelmemesi ve ilgili tüm aktörler ile birlikte uluslararası gayri resmi doğal gaz konferansında biraraya gelip diyalog sürecini başlatmasının zorunluluğuna, aksi takdirde bölgedeki kutuplaşmanın derinleşeceğine işaret etmektedir.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Uluslararası İlişkiler |
Bölüm | Araştırma Makalesi |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 1 Kasım 2021 |
Gönderilme Tarihi | 15 Ekim 2021 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2021 Sayı: 11 |