Analitik felsefe geçtiğimiz yüzyılın başlarında kendisini geleneksel felsefeden bir dizi derin farkla ayırt ederek kimliğini oluşturmaya çalışmıştı. Dakiklik, tutarlılık, öncüller ile sonucun berraklığı, aradaki çıkarımın açıklığı, mantıksal ve kavramsal analiz kuruluş döneminde erdem olarak görülüyor. Analiz kavramının kendisi, analiz edilen kavramdaki analiz-öncesi dönemde saklı kalmış hataları, çelişkileri ve diğer türlü sorunları ortaya çıkarmayı kapsar. Analitik felsefenin kurucularının ve erken dönem takipçilerinin yıkmaya çalıştıkları felsefelerden kendilerini kesin şekilde uzak tutmaya yarayacaktı bu sıraladığımız erdemler.
Son yarım asırda ise ana akım analitik metafizik, epistemoloji, dil ve zihin felsefelerinde sezgilerin merkezi bir role bürünmesiyle analitik felsefenin çağdaş savları yukarıda sıraladığım tüm erdemlerden uzaklaşarak, kendisinin bir asır önce kusur olarak gördüğü bir felsefe pratiğine doğru yol almaktadır. Bunun nedeni günümüz ana akım analitik felsefesinde kullanıldığı şekliyle rasyonel, apriori sezgilerin aynı birinci-şahıs perspektifinden çıkan düzeltilmez önermeler statüsünde ele alınıyor olmasıdır. Uzmanlar arasında sezgilerin sıklıkla çatışıyor olması ve sezgi çatışmasının ortaya çıktığı yerde artık argümanların susması analitik felsefenin bugününü, kuruluş ideallerinin karşına koymaktadır.
analitik felsefe sezgiler sağlam argüman metafelsefe düzeltilmez önermeler deneysel felsefe
Yok
Yok
Bu makalenin çeşitli taslaklarını okuyarak çok değerli düzeltmeler ve eklemeler öneren ve zekice sorularıyla beni haftalarca döven sevgili dostlarım; Duygu Yıldırım (Stanford University), Berk Yaylım (ODTÜ), Yavuz Recep Başoğlu (CEU), Zühtücan Soysal (ODTÜ), Ahmet Aktaş (Pantheon-Sorbonne University), Tolgahan Toy (ODTÜ), Mustafa Efe Ateş (MSKÜ) ve Ali Bilge Öztürk (Akdeniz Üniversitesi). Bu arkadaşlarımın bir kısmı sadece çok eski bir taslağı gördüler ama zaten ana iskelet hiç değişmedi. Diğerleri, bu çalışmamın gördüğünüz son halini ancak kısmen okuyabildi. Dolayısıyla kalan tüm mantık, bilgi ve yazım hataları bana aittir.
At its inception at the beginning of the last century, analytic philosophy distinguished itself from the then traditional philosophy to gain an identity. Precision, coherence, the clarity of premises and conclusions, rigor of inference, and logical (or conceptual) analysis were seen, by the founder fathers and early proponents of analytic philosophy, as virtues that distinguished analytic philosophy from traditional philosophy. The very notion of analysis includes the pointing the contradictions, mistakes, and other sorts of problems lying within a concept.
In the last half century, in mainstream analytic metaphysics, epistemology, and the philosophy of language and mind, by virtue of the central role played by intuitions in argumentation, analytic philosophers’ arguments have begun to withdraw themselves from the virtues mentioned above to the extent that they are now closer to the vices of traditional philosophy. This is due to the current practice of regarding intuitions as something with the same epistemological status with the incorrigible and first-person mental states such as pain perception. The so-called clash of intuitions and the silence of arguments whenever this clash becomes apparent put the current state of mainstream analytic philosophy at odds with the ideals of its founders.
analytic philosophy intuitions sound argument metaphilosophy incorrigible propositions experimental philosophy
Yok
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Felsefe |
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Proje Numarası | Yok |
Yayımlanma Tarihi | 15 Temmuz 2022 |
Gönderilme Tarihi | 16 Ekim 2021 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2022 Cilt: 1 Sayı: 75 |
Felsefe Dünyası Creative Commons Atıf-GayriTicari 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.