İnsan, kendisinin de bir parçası olduğu dış dünya ile ilişki kurarken, doğasının ona çizdiği sınırlar içinde hareket etmeye yazgılıdır. Dış dünyayla ilişkilenme, bilgilenmenin en doğrudan hali ile sağlanan biçiminde, insan yaşamını kolaylaştırdığı sürece genel anlamda sorgulamaya kapalıdır. Ancak bilginin dinamik yapısı ile uyuşmayan söz konusu dogmatik kabul, değişimi zorlayan koşullar karşısında zamanla direncini yitirmeye başlar. Dogmaya karşı bir antitez olarak ortaya çıkan skepsis, ilerlemeyi işaret eden tüm tarihsel sıçramalarda başat unsur olarak işlev görür. Çünkü şüphenin olmadığı yerde değişmeden, gelişmeden, arayıştan bahsetmek zor hatta imkânsızdır. Ancak diğer yandan Pyrronculuk tarzında her türlü bilgiyi askıya alan, şüpheye teslim edilmiş bir düşünceden de sonuç çıkmayacağı açıktır. Hume, çözümde vazgeçilmez bir bileşen olarak ortaya koyduğu şüpheciliğini, felsefesinin genel karakteristiğine uygun olarak iki ucu dengeleyecek, akıl yürütmesini işler ve sürekli hale getirecek şekilde kurar. Onun doktrinini özgün kılan bir diğer özelliği de, skeptikliğini, dogmaların hâkim olduğu anlayışların ortaya çıkmasını daha en baştan yani henüz olgusal deneyim aşamasındayken önleyecek bir çözüm önerisi olarak sunmasıdır. Bu çalışmanın amacı, İskoç deneyimci David Hume (1711-1776)’un “denetim ve teftiş aracı” olarak nitelendirdiği şüpheyi, metafizik eleştirisi ile ilişkilendiği noktada irdelemek ve Hume skeptisizmini özgün yanlarıyla ortaya koyabilmektir.
When man relates to the external world, of which he is a part, he is destined to act within the limits that his nature has drawn for him. Relation to the outside world, in its most direct form of knowledge, is generally closed to questioning as long as it facilitates human life. However, this dogmatic acceptance, which is incompatible with the dynamic structure of knowledge, begins to lose its resistance over time in the face of conditions that force change. Emerging as an antithesis to dogma, skepsis serves as the dominant element in all historical leaps that signal progress. Because where there is no doubt, it is difficult or even impossible to talk about change, development and search. On the other hand, however, it is clear that there will be no result from an idea that suspends all knowledge in the style of Pyrronism and is surrendered to suspicion. Hume establishes his skepticism, which he manifests as an indispensable component in the solution, in accordance with the general characteristic of his philosophy, in such a way as to balance the two extremes, to make his reasoning work and continuous. Another characteristic that makes his doctrine unique is that it presents its skepticism as a proposal for a solution that will prevent the emergence of conceptions dominated by dogmas from the very beginning, that is, at the stage of factual experience. The aim of this study is to examine the doubt, which the Scottish experimentalist David Hume (1711-1776) described as a means of control and inspection, at the point where it relates to his metaphysical criticism and to reveal Hume's skepticism with its original aspects.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Felsefe, Mantık |
Bölüm | ARAŞTIRMA MAKALESİ |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 6 Ağustos 2023 |
Gönderilme Tarihi | 18 Mayıs 2023 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2023 Sayı: 77 |
Felsefe Dünyası Creative Commons Atıf-GayriTicari 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.