Social Contract theorists begin the historical process with the state of nature. The state of nature corresponds, first and foremost, to a period when natural law prevailed and all people lived freely. Locke envisioned this period as a period in which people, using their own reason as a basis, both functioned within the era itself and achieved the opportunity to live in peace and tranquility. This is because each person, through reciprocity, must also consider the interests of others in order to pursue their own interests. However, despite this right-wing conception of the state of nature, there are also justifications for the transition to a social contract. Because humans are also emotional beings, natural law, while simultaneously rational, is insufficient for maintaining a healthy relationship with others. Locke attributes this transition to humans' emotional nature, and he attributes the contract to increasing the likelihood of revealing the good aspects of humans, who already possess both good and bad qualities, and to maintaining proportionality in the punishment of criminals. In the social contract, which establishes justice and therefore ensures the functioning of reason, the righteousness of human beings, who are inherently self-interested and therefore prone to injustice, is ultimately protected by the principle we refer to as the right to resist. Because humans are predisposed to prioritize themselves both emotionally and rationally, potential erroneous actions by governments require monitoring by citizens' right to resist. In this context, this study will argue that the right to resist for the sake of justice, by virtue of the nature of lawmaking and its implementation—the necessity for inductive and deductive reasoning to be incompletely aligned—always requires caution in the individual situation in question.
Toplum Sözleşmesi kuramcıları tarihsel süreci doğa durumu ile başlatırlar. Doğa durumu her şeyden önce doğal hukukun hüküm sürdüğü ve bütün insanların özgür bir şekilde yaşadığı bir döneme karşılık gelmektedir. Locke bu dönemi insanların kendi akıllarını esas alarak hem dönemin kendi içerisinde işlerlik kazanması hem de barış ve huzur içerisinde yaşama imkanını yakalaması şeklinde tasavvur etmektedir. Bunun sebebi, her bir kimsenin kendi öz çıkarını gözetebilmesi için karşılıklılıktan dolayı ötekinin çıkarını da gözetmek zorunda olmasından kaynaklanır. Bununla birlikte doğa durumunun bu sağın tasavvuruna karşın toplum sözleşmesine geçilmesi için gerekçeler de vardır. Doğa yasası insanın aynı zamanda duygusal bir varlık olması nedeniyle her ne kadar eş zamanlı olarak akılsal da olsa ötekiyle olan ilişkisini sağlıklı bir biçimde sürdürmesi adına yetersiz kalmaktadır. Locke bu geçişi insanın duygusal bir varlık olmasına bağlamakta ve sözleşmeyle birlikte hali hazırda hem iyi ve kötü yanları olan insanın iyi yanlarının açığa çıkma olasılığını artırmakta olduğu gibi aynı zamanda suçlunun cezalandırılmasında orantıyı koruma amacına da dayandırmaktadır. Adaletin tesisi ve dolayısıyla aklın işlerliği adına toplum sözleşmesi halinde de doğasında her zaman öz çıkarını koruyan ve bu nedenle haksızlık yapmaya yatkın olan insanın sağın hareket edebilmesiyse son tahlilde direnme hakkı olarak ifade ettiğimiz ilkeyle korunma altına alınır. İnsan hem duygusal hem akılsal olarak kendisini öncelemeye yatkın olduğu içindir ki yönetimlerin olası hatalı tutumları vatandaşların direnme hakkıyla denetlenmeyi gereksinir. Bu bağlamda çalışma proaktif bir tutumla adaletin tesisi adına direnme hakkının yasa yapımı ve uygulanması doğası gereği –tümevarım/tümdengelim akıl yürütmelerinin tam örtüşememe zorunluluğu- her daim ilgili tekil duruma ilişkin olarak temkinli olmayı gerektirdiğini ileri sürecektir.
| Birincil Dil | Türkçe |
|---|---|
| Konular | Modern Felsefe |
| Bölüm | Araştırma Makalesi |
| Yazarlar | |
| Gönderilme Tarihi | 4 Eylül 2025 |
| Kabul Tarihi | 25 Ekim 2025 |
| Yayımlanma Tarihi | 20 Aralık 2025 |
| Yayımlandığı Sayı | Yıl 2025 Sayı: 42 |
Dergimiz 2024 yılından itibaren ikisi olağan biri dosya konulu özel sayı olmak üzere 3 sayı olarak, Mayıs (olağan sayı) Eylül (özel sayı) ve Aralık (olağan sayı) aylarında yayınlanacaktır.
Özel sayılarımızda yalnızca dosya kapsamında yer alan makalelere yer verilecektir. Makalenizi gönderirken hangi sayıda değerlendirilmesini istediğinizi bir notla bildirmeniz karışıklıkları önleyecektir.
İlginiz için teşekkür ederiz.