1950 yılından günümüze kadar, hızlı bir kentleşme sürecine giren ülkemizde, kırdan kentlere olan göç, yerleşim sorununu beraberinde getirmiş, yerleşme yerleri olarak bir yandan yeni alanlar seçilirken, bir yandan da merkezi tarihi doku içindeki alanlar cazip hale gelmiştir. Böylece; zengin tarihsel çevreye sahip olan kentlerimiz, bu değerlerin bir kısmını yitirmiştir, bir kısmını ise yitirme tehlikesi ile karşı karşıyadır. Geçmişin tümünün kaybedilmesi korkusu ise “koruma” fikrinin doğmasına neden olmuştur. Taşınmaz kültür ve tabiat varlıklarının korunmasının en önemli aracı ise planlamadır. Korumanın planlama yolu ile sağlanacağı kuşkusuzdur; ancak mevcut sistem koruma amaçlı imar planlarının üretilmesini destekleyememekte aksine planların hazırlanıp uygulamaya geçmemesinden yararlanmayı hedeflemektedir. Ülkemizin taraf olduğu uluslararası anlaşmalar ve üye olduğu kuruluşlara rağmen gereken çalışmaların yıllardır yapılmamış olması yeni bir sistemin kurgulanmasını zorunlu kılmaktadır. Bu çalışmada Tarihi Yarımada’nın sit ilan edilmesi ile başlayan koruma amaçlı imar planı üretim aşamasının yasal süresi içinde neden üretilemediği uygulayıcı birimler açısından sorgulanarak, bugünkü mevcut durumun saptaması yapılacak ve bu yapılanma içinde planlamayı işlevsizleştiren ve koruma uygulamalarını engelleyen faktörlerin farklı boyutlarda tespit edilmesine dayanarak planlama- koruma ilişkisinin doğru bir şekilde yeniden nasıl kurgulanabileceği üzerinde üretilen düşünceler tartışılacaktır.
Koruma planlama Tarihi Yarımada kentsel sit alanı kentsel arkeolojik sit alanı.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 2 Nisan 2013 |
Gönderilme Tarihi | 2 Nisan 2013 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2006 Cilt: 21 Sayı: 4 |