Osmanlı Devletinin, uzun yıllar boyunca yönetimi altında bulunan bölgelerde, göreli bir istikrar ve barış ortamının yaşandığını iddia etmek mümkündür. Bu durum Osmanlı yöneticilerinin yönetimi altında bulunan bölgelerde millet sistemini hayata geçirmiş olmaları ile yakından ilişkilidir. Farklı dil, din ve etnik özelliklere sahip Osmanlı toplumunu bir arada tutmanın yolu dönemin koşulları gereği dinsel özelliklerce belirlenen cemaat yapılarının oluşturulması ile mümkün olmuştur. Ayrıca Osmanlı yöneticileri, Balkanlar ve Ortadoğu olarak bilinen yerlerdeki idari yapıları tesis ederken yerel toplumsal özellikleri göz önünde bulundurmuş ve buna uygun biçimde denge siyasetini izlemişlerdir. Ne varki, 19.yy’dan itibaren Avrupa’da ortaya çıkan düşünce akımları Osmanlı toplumunu oluşturan cemaatlerin ilgisini çekmiş ve geleneksel hale gelmiş olan toplumsal dokuyu büyük ölçüde sarsmıştır. Özellikle ulusçuluk düşüncesinin ilk başlarda gayrımüslim cemaatler daha sonra Müslümanlar arasında yayılması sonucunda söz konusu bölgelerde etnik ve dinsel çatışmaların yoğunluğu artmıştır. Çalışmada, Osmanlı Devletinin yıkılmasından sonra Balkanlar (Bosna-Hersek) ve Ortadoğu’da (Lübnan) kurulan iki farklı devlette yaşanan etnik ve dinsel çatışmalar ele alınmıştır. Konu ile ilgili olarak hem literatür incelemesi yapılmış hem de saha çalışmaları esnasında gerçekleşen gözlemlere yer verilmiştir.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 30 Aralık 2018 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2018 Sayı: 23 |
Açık Erişim Politikası