Osmanlı Devleti klasik dönemde merkeziyetçi, teşkilatçı ve adaletli bir idare geleneğine sahiptir. Devlet ilk dönemlerden itibaren çeşitli kurum ve teşkilatlar kurmuş, ülkeyi ve toplumu kendi idare pratikleri çerçevesinde yönetmeye çalışmıştır. Divan-ı Hümayun, toprak, tımar, maliye, ordu ve adalet teşkilatları Osmanlı Devleti’ni güçlü kılan, onu ayakta tutan teşkilatlar olmuştur. Halkın yönetiminde de düzen, güvenlik, adalet ve refah konuları ön plana çıkmıştır. Bahsi geçen uygulamalar sayesinde devlet görece uzun ömürlü olmuş, geniş coğrafyadaki farklı toplumları, insanları bir idare çatısı altında toplayıp yönetebilmiştir.
Osmanlı Devleti’nde devlet ve toplum idaresinin temeli adalet anlayışına dayanmaktadır. Bu sebepledir ki devletin temel yapı taşı olan adalet, adaletin işleyişi ve adalet kurumları önemli bir yere sahiptir. Adaletin tesisini sağlamakla görevli kurumlardan biri şüphesiz naiplik müessesesidir. Bu sebeple naiplerin liyakatli, dindar ve şer’i hükümleri iyi bilen kimseler olması gerekmektedir. Nitekim Osmanlı Devleti’nin ilk zamanlarından itibaren adaletin tesisi için çalışılmış olunmasına rağmen, 16. yüzyılın ikinci yarısında bu durumun sürekliliği sağlanamamış ve adalet kurumundaki bozulmaya paralel olarak naiplik kurumu da bozulmaya yüz tutmuştur. Öyle ki naipler üzerlerine düşen görevleri aksatmakla birlikte, bazı durumlarda bunları bir çıkar kapısı olarak kullanmaktan ve yolsuzluk yapmaktan geri durmamışlardır. Bu durum devlet kurumlarının tuttuğu kayıtlara yansımıştır.
Osmanlı Devleti’nde zulüm gören reayanın hakkını arama, adalet isteme, şikâyet etme hakkı vardı. Haksızlık kimden gelirse gelsin insanlar adalet kurumlarına veya taşra idare görevlilerine şikâyet edebilirdi. Halka en yakın adalet kurumu şer’i mahkemelerdi. Burada padişah adına görev yapan kadı veya naipler, halkın yakınmalarını dinler, çözüm üretirlerdi. Bu davalar şeriye sicillerine yazılırdı. Bölgedeki adalet görevlilerinden veya yerel idarecilerden davacı olanlar, sorunları çözülmeyenler çeşitli yollarla merkezdeki Divan’a başvurabilirlerdi. İşte bu anlayış ve uygulama doğrultusunda Osmanlı Devleti’nde naipler hakkında taşradan devlet merkezine birçok yakınma ve şikâyet ulaşmıştır. Bunların çoğu naipler tarafından haksızlığa, zulme, suiistimale, baskıya maruz kalan reaya tarafından dile getirildi. Naiple ilgili şikâyetlerin bir kısmını da yine o bölgelerde görev yapan diğer devlet görevlileri merkeze bildirdi. Sonuçta taşrada gerçekleşen bu hukuk dışı olaylar Osmanlı merkezine yansımıştır. Divan’da bu türden adli konular tartışılmıştır. Kanun dışı işlere, yolsuzluğa, görev ihmaline karışan naipler hakkında yapılması gerekenler, hükümet görevlilerince mühimme defterlerine kaydedilmiştir. Naiplere yönelik teftiş, soruşturma, uyarı, ceza verme, azil ve benzeri kararlar verilmiştir. Kararlar yerel yetkililere ve ilgili kişilere yazılı olarak duyurulmuştur. Bu açıdan mühimme defterleri diğer birçok konuda olduğu gibi taşradaki görevlilerle ilgili, özelde kadı ve naiplerin durumu hakkında araştırmacılara zengin bilgiler sunmaktadır. Makalenin özü, naiplerin taşrada halka, görevlilere veya devlete karşı giriştikleri olumsuz eylemlerin mühimme kayıtlarına yansıyan çeşitli örnekleridir. Bu örneklerin incelenme amacı, ilgili yüzyıllarda naiplerin içine düştüğü durumu ve devletin naipler üzerinden adaleti yeniden tesis etme çabalarını anlayabilmektir. Bu araştırmada bu kayıtlardan biri olan mühimme defterleri temel alınarak kuruma münhasır şikâyet hükümleri incelenmiştir. Söz konusu belgeler doküman analizi yöntemiyle değerlendirilmiştir.
Osmanlı Devleti Divan-ı Hümayun Adalet Naip Mühimme Defterleri Yolsuzluk ve Şikayetler
The Ottoman Empire has a centralist, organizational and just administration tradition in the classical period. The state established various institutions and organizations from the beginning, and tried to manage the country and society within its own administration practices. Imperial Council, land, timar, finance, military and justice organizations were the organizations that made the Ottoman Empire strong and kept it alive. In the administration of the people, the issues of order, security, justice and welfare have come to the fore. Thanks to the aforementioned practices, the state has been relatively long-lived and has been able to gather and manage different societies and people in a wide geography under one administration.
The basis of the administration of state and society in the Ottoman Empire is based on the understanding of justice. Forth is reason, justice, which is the basic building block of the state, the functioning of justice and the institutions of justice have an important place. One of the in stitutions responsible for ensuring the institution of justice is undoubtedly there gency institution. Forth is reason, it is necessary that theregent be some one who is worthy, religious and knows the Sharia provisions well. As a matter of fact, although justice has been worked for since the early days of the Ottoman Empire, in the second half of the 16 th century, the continuity of this situation was not achieved, and in paralel with the deterioration in the institution of justice, the institution of regencyal so faced deterioration. So much so that there gents have disrupted their duties, but in some cases they have not stop pedusing them as a door of interestand committing corruption. This is reflected in there records kept by government agencies.
In the Ottoman Empire, the people who were persecuted had the right to seek justice, to demand justice and to complain. No matter who the injustice came from, people could complain to the justice institutions or provincial administration officials. The closest justice institution to the people was the Sharia courts. Here, the judges and regents who served on behalf of the sultan listened to the complaints of the people and found solutions. These cases were written in the sharia registers. Those who complained from the justice officials or local administrators in the region, and whose problems were not resolved, could apply to the Imperial Court in the center in various ways. In line with this understanding and practice, many complaints and complaints have reached the center of the state about the regents in the Ottoman Empire. Most of these were expressed by the reaya, who were subjected to injustice, oppression, abuse and oppression by the regents. Some of the complaints about the regent were also reported to the center by other state officials working in those regions. As a result, these illegal events that took place in the provinces were reflected in the Ottoman center. Such judicial matters were discussed in the Imperial Court. What should be done about the regents involved in illegal business, corruption and neglect of duty were recorded in the mühimme books by the government officials. Inspection, investigation, warning, punishment, dismissal and similar decisions were made against the regents. Decisions were announced in writing to local authorities and relevant persons. In this respect, the mühimme notebooks, as in many other subjects, provide researchers with rich information about the officials in the provinces, in particular the situation of the kadi and regents. The essence of the article is the various examples of the negative actions of the regents against the public, officials or the state in the provinces, which are reflected in mühimme records. The purpose of examining these examples is to understand the situation of the regents in the relevant centuries and the efforts of the state to re-establish justice through the regents.In this research, there records of complaints exclusive to the institution were reviewed based on one of these records, Mühimme books. These documents have been evaluated by the document analysis method.
The Ottoman State Imperial Council Justice Naib (Regent of Qadi) Mühimme Books Degradation and Complaints
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Erken Görünüm Tarihi | 16 Ocak 2023 |
Yayımlanma Tarihi | 20 Ocak 2023 |
Gönderilme Tarihi | 27 Kasım 2022 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2023 Cilt: 5 Sayı: 9 |