It can be said that industry and commerce, which form the basis of economic life, emerged with the discovery of mines and their exploitation using technical methods. Therefore, minerals, which are the raw materials of industry and trade, have played an important role in the development of states both in ancient times and today. So much so that countries that are not rich in minerals may experience difficulties in terms of growth and development because they are always dependent on other countries. This situation may even prevent states from achieving success. However, countries whose lands are rich in minerals can achieve success in terms of growth and development more easily because they have a natural privilege in terms of economic development compared to other states. The Ottoman Empire had rich mineral resources compared to other contemporary states. Especially with the conquest of the Balkans, mineral wealth increased and diversified further. This diversity and richness in mines allowed the Ottoman Empire to develop and prosper. In addition, mines, especially gold, silver and copper, met a large part of the cash needs of the Ottoman Empire. In this way, the Ottoman Empire was able to easily carry out many organizations, especially military organizations. Since mines were of great importance for the Ottoman Empire as well as other states, the Ottoman Empire was very sensitive in the operation of the mines and the determination of the reaya to be employed in the mines. For this reason, the Ottoman Empire frequently issued laws on mines, and these laws regulated in detail the social life, obligations, relations with the state, extraction of ore, separation of ore, and sending it to various institutions. The Kanunnames also granted certain financial exemptions such as exemption from cem-i avarız and divaniye, prohibited military and civilian administrators from interfering with them, and allowed them to pass on their profession to their heirs. The Ottoman Empire also showed sensitivity to the protection of the mines; guards were appointed to protect the mines, most of which were located in mountainous and forested areas far from the main roads, and in cases where they were insufficient, those in the rear service of the army such as mortolos, pedestrians and nomads were assigned to this task. One of the places where the Ottoman Empire had rich mineral deposits in the Balkans was the sanjak of Bosnia. With the conquest of Bosnia in 1463, gold and silver were found in Fojnica, located within the Bosnian territory; silver in Borovica Hadžići, Olovo and Kreševo, located on the right side of the Drina; iron in Celahirnovik, Brodar, Višegrad, Varoš, Busovača, Şirik, İstrojniçe, Has, Viçerçika, Vilaçik and Demirci Bazarı; lead in Nefs-i Bazar-ı Olovo, Kreševo, Devline-Podgardiye, Çaçal and coal mines in Koblağlak, Vimelselik, Lepunç, Görne-Padra, Dolne-Padra and Lunpiç were also started to be operated by the Ottoman Empire. While operating these mines, the Ottoman Empire continued to operate them by adapting them to its own system without interfering too much with the existing mining laws. In this study, by using the Cadastral Books (Tapu Tahrir Defterleri) and copyrighted works, the mining areas in the Bosnian Sanjak and the procedures followed in the operation of these areas as well as the status of the mine workers were emphasized.
İktisadi hayatın temelini oluşturan sanayi ve ticaret, madenlerin keşfi ve teknik usuller içinde işletilmesiyle ortaya çıkmıştır denilebilir. O nedenle sanayinin ve ticaretin hammaddesi olan madenler gerek eski dönemlerde gerekse günümüzde devletlerin gelişmesinde önemli bir role sahiptirler. Öyle ki maden bakımından zengin olmayan devletler, daima başka devletlere muhtaç olduklarından gelişme ve kalkınma yönünden güçlükler yaşayabilmektedirler. Bu durum devletlerin başarıya ulaşmalarına engel dahi teşkil edebilmektedir. Ancak toprakları maden bakımından zengin olan ülkeler, iktisadî kalkınma yönünden diğer devletlere nazaran tabii bir imtiyaza sahip olduklarından gelişme ve kalkınma açısından başarıya daha rahat ulaşabilmektedirler. Osmanlı Devleti de çağdaş devletlere kıyasla zengin sayılabilecek maden kaynaklarına sahipti. Özellikle Balkanların fethiyle birlikte maden zenginliği daha da artmış ve çeşitlenmiştir. Madenlerdeki bu çeşitlilik ve zenginlik Osmanlı Devleti’nin gelişmesine ve kalkınmasına olanak sağlamıştır. Ayrıca başta altın, gümüş ve bakır olmak üzere madenler Osmanlı Devleti’nin ihtiyaç duyduğu nakit para ihtiyacının büyük bir kısmını karşılamıştır. Bu sayede Osmanlı Devleti gerçekleştirmesi gereken başta askeri organizasyonlar olmak üzere birçok organizasyonu rahatlıkla yerine getirebilmiştir. Madenler diğer devletler gibi Osmanlı Devleti için de büyük bir önem arz ettiğinden maden ocaklarının işletilmesinde ve maden ocaklarında istihdam edilecek reayanın belirlenmesinde oldukça hassas davranmıştır. Bunun için madenlerle ilgili sık sık kanunnameler düzenlemiş, düzenlenen bu kanunnamelerle maden ocaklarında çalışan reayanın sosyal yaşantıları, yükümlülükleri, devletle olan ilişkileri, maden cevherinin çıkarılması, ayrıştırılması, vezn olunup çeşitli kurumlara gönderilmesi ayrıntılı bir şekilde belirlenmiştir. Kanunnamelerde ayrıca madenci reayaya cem-i avarız ve divaniyeden muaf tutmak gibi bir takım mali muafiyetler tanınmış, kendilerine askeri ve sivil idarecilerin müdahale etmesi yasaklanmış ve bu kişilerin mesleklerini varislerine aktarmalarına imkân tanınmıştır. Osmanlı Devleti madenlerin korunmasına da hassasiyet göstermiş, çoğunluğu ana yollardan uzak dağlık ve ormanlık alanlarda bulunan madenlerin korunması için buralara muhafızlar atamış, bunların yetersiz kaldığı durumlarda ise mortoloslar, yayalar ve yörükler gibi ordunun geri hizmetinde olanlar da bu işe memur edilmişlerdir. Osmanlı Devleti’nin Balkanlarda zengin maden yataklarına sahip olduğu yerlerden birisi de Bosna sancağıdır. Bosna’nın 1463 yılında fethedilmesiyle birlikte Bosna toprakları içerisinde bulunan Foyniçe’de altın ve gümüş Drina’nın sağ tarafında bulunan Boroviç, Hrançi, Olofça ve Kreşova’da gümüş, Celahirnovik, Brodar, Vşegrad, Varoş, Bosovaç, Şirik, İstrojniçe, Has, Viçerçika, Vilaçik ve Demirci Bazarı’nda demir, Nefs-i Bazar-ı Olofça, Kroşeva, Devline-Podgardiye, Çaçal’da kurşun, Koblağlak, Vimelselik, Lepunç, Görne-Padra, Dolne-Padra ve Lunpiç’de de kömür madenleri Osmanlı Devleti tarafından işletilmeye başlanmıştır. Osmanlı Devleti bu madenleri işletirken mevcut maden kanunlarına çok fazla müdahale etmeden kendi sistemine uyarlayarak işletmeye devam etmiştir. Bu çalışmada Tapu Tahrir Defterleri ile telif eserlerden istifade edilerek Bosna sancağındaki maden çıkarılan sahalar ve bu sahaların işletilmesinde takip edilen usullerin yanı sıra madenci reayanın statüleri üzerinde durulmuştur.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Yeniçağ Osmanlı Tarihi |
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 20 Temmuz 2024 |
Gönderilme Tarihi | 13 Mart 2024 |
Kabul Tarihi | 16 Haziran 2024 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2024 Cilt: 6 Sayı: 12 |