The concept of child/childhood, defined as an individual who has not yet completed his/her physical, mental and social development, is not just a biological period corresponding to a certain age group in human life. The perspective of societies that have existed in different geographies throughout history on children has also been a mirror of the societies' own history, culture and socio-economic characteristics. The perception of the child as a social structure, the realization of the role of children in social life and the view of the child as an individual separate from the adult coincides with the seventeenth century and later. This difference, which is a trace of the social change that started with the Age of Enlightenment in Europe, contributed to the formation of the modern understanding of childhood. In almost every society, children with social and political activity have been seen as the guarantee of the future. However, the situation of children in many parts of the world, both past and present, has not been very promising for the future.
Within the family institution, which constitutes the smallest structure of society, children have been among the groups most affected by all kinds of social changes such as migration, war, poverty, etc. During World War II (1939-1945), more than five million people lost their lives and about one million of them were children. Those who managed to survive experienced all the difficulties of the war they witnessed. The common fate of the children who went to concentration camps in the countries where the war took place was to work as long as their physical strength allowed and then to be killed. The bitter reality of war also manifested itself for children who had not yet been born. Pregnant women were forced to abort their babies or women who gave birth could only survive if they immediately killed their newborn children. While this was happening in the geographies where the war continued, Turkey pursued a policy of staying out of the war and ending it without harming its national sovereignty and territorial integrity. During the war, Turkey endeavored to prevent a possible threat and attack by signing mutual non-aggression and security agreements. Throughout the war, both the Allied and Axis powers were trying to bring Turkey into the war on their own fronts. However, Turkey managed to stay out of the war. Although it did not participate in an actual frontal war, it officially declared war on Germany and Japan in 1945 and participated in the San Francisco Conference. In countries that did not enter the war, such as Turkey, the conditions of war had an impact. Increased military expenditures with the declaration of mobilization, economic embargoes, decline in production and consumption, and broken trade agreements caused the country's economy to be deeply shaken. The economic effects of the war were accompanied by the deterioration of family life, loss of order in social life, etc. One of the consequences of these shocks in family and social life was the increase in crime incidents in society. The issue of crime and children dragged into crime, which emerged as a social problem due to the negative conditions in political, economic and social spheres, is the subject of this study. In this study, data from the Turkish Statistical Institute, archival documents, national press and research works will be used to evaluate the situation of children and crime during the war years, the types of crime, the reasons affecting crime, and the results obtained will be evaluated under war conditions.
World War II Turkey Child Child Driven to Crime Juvenile Delinquency
Bedensel, ruhsal ve sosyal yönden henüz gelişimini tamamlamamış birey olarak tanımlanan çocuk / çocukluk kavramı insan yaşamındaki belli bir yaş grubuna karşılık gelen biyolojik bir dönemden ibaret değildir. Tarih boyunca farklı coğrafyalarda varlık gösteren toplumların çocuklara bakış açısı aynı zamanda toplumların kendi tarihi, kültürü ve sosyo ekonomik özelliklerinin de aynası olmuştur. Çocuğun sosyal bir yapı olarak algılanması, çocukların toplumsal hayattaki rollerinin farkına varılması ve çocuğun yetişkinden ayrı bir birey olarak görülmesi XVII. yüzyıl ve sonrasına denk gelir. Avrupa’da Aydınlanma Çağı ile başlayan toplumsal değişimin bir izi olan bu farklılık modern çocukluk anlayışının oluşmasına katkı sağladı. Toplumsal ve siyasal etkinliği olan çocuklar hemen her toplumda geleceğin teminatı olarak görülmüşlerdir. Bununla birlikte dünyanın bir çok yerinde hem geçmişte hem de günümüzde çocukların durumu gelecek için çok umut verici olmamıştır.
Toplumun en küçük yapısını oluşturan aile kurumu içinde çocuklar, yaşanılan göç, savaş, yoksulluk vb. her türlü sosyal değişimden en çok etkilenen gruplar arasında yer almışlardır. II. Dünya Savaşı döneminde (1939 – 1945) beş milyondan fazla insan hayatını kaybettiğinde yaklaşık bir milyonu çocuktu. Hayatta kalabilmeyi başaranlar tanık oldukları savaşın tüm zorluklarını yaşamışlardır. Savaşın yaşandığı ülkelerde toplama kamplarına giden çocukların ortak kaderi beden güçlerinin yettiği kadar çalışma ve ardından öldürülmeleri oldu. Savaşın acı gerçeği henüz dünyaya gelmeyen çocuklar için de kendini gösterdi. Hamile kadınlar bebeklerini aldırmaya zorlanıyor veya doğum yapan kadınlar yeni doğan çocuklarını hemen öldürdüklerinde hayatta kalabiliyorlardı. Savaşın devam ettiği coğrafyalarda bunlar olurken Türkiye, savaş dışı kalarak ulusal egemenliğine ve toprak bütünlüğüne zarar gelmeden savaşı bitirme politikası izledi. Savaş süresince karşılıklı saldırmazlık ve güvenlik anlaşmaları imzalayarak olası bir tehdit ve saldırıyı önleme çabası içinde oldu. Savaş boyunca hem Müttefik Devletler hem de Mihver Devletler Türkiye’yi kendi cephelerinde savaşa sokma çabasındaydı. Bununla birlikte Türkiye savaşın dışında kalmayı başarmıştı. Fiili bir cephe savaşına katılmasa da 1945’de resmi olarak Almanya ve Japonya’ya savaş ilan etti. Bu savaş ilanı San Fransisco Konferansı’na katılımın ön koşuluydu.
Türkiye gibi savaşa girmeyen ülkelerde savaş koşulları etkisini göstermiştir. Seferberlik ilanı ile birlikte artan askeri harcamalar, ekonomik ambargolar, üretim ve tüketimde yaşanan düşüş, bozulan ticari anlaşmalar ülke ekonomisinin derinden sarsılmasına neden oldu. Savaşın ekonomik etkileri beraberinde aile hayatının bozulması, sosyal hayatın düzenini kaybetmesi vb. ortaya çıkardı. Aile ve toplum hayatında yaşanan bu sarsıntıların bir sonucu toplumda suç olaylarının artması oldu. Siyasi, ekonomik ve sosyal alanlarda yaşanan olumsuz koşulların etkisiyle toplumsal bir sorun olarak ortaya çıkan suç meselesi ve suça sürüklenen çocuklar bu çalışmanın konusudur. Türkiye İstatistik Kurumu verileri, arşiv belgeleri, ulusal basın ve tetkik eserlerin kullanılacağı çalışmada savaş yıllarında çocuk ve suç durumu, suç türleri, suçu etkileyen nedenler değerlendirilecek ve elde edilen sonuçlar savaş koşullarında değerlendirilecektir.
II.Dünya Savaşı Türkiye Çocuk Suça Sürüklenen Çocuk Çocuk Suçluluğu
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Türkiye Cumhuriyeti Tarihi |
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 24 Kasım 2024 |
Gönderilme Tarihi | 27 Ağustos 2024 |
Kabul Tarihi | 15 Kasım 2024 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2024 Sayı: PROF. DR. EŞREF BUHARALI ÖZEL SAYISI |