The first findings about the Artvin region date back to 3000 BC. In the region where the dominance of the Urartians B.C. 9th. In the 1st century B.C., Pontus Kingdom was seen. There was a period of Roman domination in the region. At the beginning of the 5th century A.D., while under the rule of the Byzantine Empire, it joined the Islamic lands in 646 during the reign of Khalif Osman. Afterwards, it changed hands several times between the Byzantine and Islamic armies. The region, which was the scene of Seljuk-Georgian struggles in the 11-13th centuries, came under Seljuk rule. It was exposed to the invasions of the Mongols and then the Ilhans in 13th century. After the invasions, remained under the rule of Georgians. The region came under the rule of Akkoyunlu State in 15th century. After the end of the Akkoyunlu State in 1514, the administration of the region was again in the hands of the Georgians. However, the local administrators in Artvin drove the Georgians away from their environment with the help they received from the Ottomans. With the 1536-1537 operations organized by Governor of Erzurum Province Mehmed Pasha, the region came under Ottoman rule and was connected to Erzurum Province. With the establishment of Çıldır Province in 1579, it was connected to Çıldır Province in this year. In this period the lands held by the local administrators in around of Artvin were transformed into yurtluk-ocaklık sanjaks, and the administration rights was given to local administrators as administrators of the yurtluk-ocaklık sanjaks. According to the records in Erzurum Ahkam Registers in the 18th century, the yurtluk-ocaklık sanjaks in the Artvin region are Şavşat, Livane (Pertekrek and Nısf-ı Livane), Macahel, Ardanuç and İmerhev. The administrators of the sanjaks reported the problems they faced, both among themselves and for various reasons, to the centre. In the Divan-ı Hümayun (Supreme Court). evaluation process of the complaints from the sanjak administrators, first applied were the official records in the archive. In this period in Divan-ı Hümayun, firstly were applied the official records in the archive. The most applied records were rûznâmçe (daily) and icmâl (summary) books. Examining official records is a very important for process of making fair decisions. For this reason, it is seen that decisions are made according to the findings obtained after the examinations.
Artvin bölgesi hakkındaki ilk bulgular M.Ö. 3000’lere kadar uzanmaktadır. M.Ö. 9. yüzyılda Urartular ve M.Ö. 1. yüzyılda Pontus Krallığı hâkimiyetinin görüldüğü bölgede bir dönem Roma hâkimiyeti de yaşanmıştır. Artvin ve çevresi M.S. 5. yüzyılın başlarında Bizans İmparatorluğu idaresi altındayken Hz. Osman döneminde 646’da İslâm topraklarına katılmıştır. Sonrasında Bizans ve İslâm orduları arasında birkaç kez el değiştirmiştir. 11-13. yüzyıllarda Selçuklu-Gürcü mücadelelerine sahne olan bölge, Selçuklu hâkimiyeti altına girmiştir. 13. yüzyılda Moğolların ve ardından İlhanlıların istilalarına uğramıştır. İstilalar sonrasında Gürcülerin idaresinde kalan bölge, 15. yüzyılda Akkoyunluların hâkimiyetine girmiştir. Akkoyunlu Devleti’nin 1514’te son bulmasıyla bölgenin idaresi yeniden Gürcülerin eline geçmiştir. Ancak Artvin’deki atabeyler Osmanlılardan aldıkları destekle Gürcüleri çevrelerinden uzaklaştırmış, ardından Erzurum Beylerbeyi Mehmed Paşa’nın düzenlediği 1536-1537 harekâtıyla tamamen Osmanlı hâkimiyetine girmiştir. İlk önce Erzurum Eyâleti’ne bağlanmış, 1579’da Çıldır Eyâleti’nin kurulmasıyla da aynı yıl Çıldır Eyâleti’ne bağlanmıştır. Bu sürecte Artvin ve çevresindeki atabeylerin ellerindeki topraklar yurtluk-ocaklık sancaklara dönüştürülmüş ve tasarruf hakkı yine sancakbeyi olarak kendilerine verilmiştir. Erzurum Ahkâm Defterlerindeki kayıtlara göre 18. yüzyılda Artvin bölgesindeki yurtluk-ocaklık sancaklar Şavşat, Livane (Pertekrek ve Nısf-ı Livane), Macahel, Ardanuç ve İmerhev’dir. Bu sancaklar müşterek sancakbeyleri tarafından yönetilmektedir. Sancakların yöneticileri gerek kendi aralarında gerekse çeşitli nedenlerle karşılaştıkları sorunları merkeze bildirmişlerdir. Sancakbeylerinden gelen şikâyetlerin Dîvân-ı Hümâyûn’daki değerlendirme sürecinde ilk olarak arşivdeki resmi kayıtlara bakıldığı görülmektedir. En çok müracaat edilen kayıtlar rûznâmçe ve icmâl defterleri olmuştur. Resmi kayıtların gözden geçirilmesi, adil kararların alınması bakımından oldukça önemli bir işlemdi. Bu nedenle resmi kayıtlarda yapılan incelenmelerin sonucunda elde edilen tespitlere göre kararların verildiği görülmektedir.
Dergi Editörü Merve Hoca'ya gösterdiği ilgi ve alakadan dolayı çok teşekkür ediyorum.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Dil Çalışmaları (Diğer) |
Bölüm | Araştırma Makalesi |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 30 Eylül 2023 |
Gönderilme Tarihi | 11 Mayıs 2023 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2023 |
Tarandığımız Dizinler:
e-ISSN: 2148-5232