Sendikacılık, ücretli çalışan işçi kesiminin yetersizliği, siyasi iradenin sendikal örgütlenmeye olumsuz bakışı gibi nedenlerle Türkiye'ye geç girmiştir. 1945'te çok partili hayata geçiş sonrasında 1947'de yürürlüğe giren 5018 sayılı Kanun'la işçilere sendikal örgütlenme yolu açılmışsa da, yasa koyucu sendikacılığın olmazsa olmazı grev hakkını vermekte 1961'e kadar çekinceli davranmıştır.
1961 Anayasası'yla sosyal ve iktisadi haklar arasında yer alan sendikal örgütlenme ve grevli toplu pazarlık hakkı anayasal güvence altına alınmış; söz konusu haklar, 1963'te 274 ve 275 sayılı Kanunlarla düzenlenmiştir.
Makalede, Türkiye'de 1947 sonrası grev hakkı ele alınmış; yasa koyucunun 1947-1960 arası yasakçı, 1961 sonrası serbesti dönemindeki değişen tutumu irdelenmiştir.
Unionization was recognized in Turkey at a relatively late date due to the weakness of the workers’ class and the adverse stance of the political authority to unionism. The Law no. 5018, which went into effect in 1947 after the country’s transition to the multi-party system in 1945, created the opportunity to form trade unions for workers; but lawmakers hesitated to recognize the right to strike which is regarded as essential for effective unionism until 1961. The Turkish Constitution of 1961 ensured the rights of unionization and collective bargaining among the social and economic rights and these rights were regulated with the laws no. 274 and 275 in 1963. This article analyses the historical development of the right to strike in Turkey and tries to scrutinize the changing attitudes of lawmakers to this right between the repressive (19471960) and libertarian (after 1961) periods.
Bölüm | Makaleler |
---|---|
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 15 Aralık 2015 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2015 Cilt: 4 Sayı: 10 |