In the history of Tasawwuf, the second and third centuries of Hijra/eighth and ninth centuries A.C. are considered the formative period. The two geographies that come to mind most when it comes to the geographies of spirituality shaped in this period are Baghdad and Khorasan. However, it is known that there were spiritual movements in other geographies as well at that time. Classical sources contain brief accounts of early ascetics and Sufis describing the spiritual life in certain geographies. In Khorasan, Shaqīq Belhī's depiction centers on the concept of faqr; in Baghdad, Junaid al-Baghdādī's depiction centers on the concept of futuwwa; and in Urmia, Ibn Yazdanyār's depiction centers on the concept of sufiyya. Shaqīq's depiction reflects the spiritual movements and understandings that dominated Damascus, Baghdad, Basra, Khorasan and Egypt; Junaid's depiction reflects Damascus, Iraq and Khorasan; and Ibn Yazdānyār's depiction reflects the spiritual movements and understandings that dominated Khorasan, Basra, Baghdad and Egypt. These words are of great value as they are first-person accounts. These people, who are not contemporary with each other, represent views formed in different geographies.
This study is based on the presupposition that the term Tasawwuf encompasses the spiritual movements that have been shaped under other names since the third century of Hijra/ninth A.C. and gathers them under a single heading and aims to verify or falsify this presupposition through geographies. In order to carry out this verification or falsification, the depictions in these statements will be examined simultaneously and diachronically in the light of the sources and related studies. The studies so far carried out do not highlight the geographical descriptions made by these first hands, and they are partial studies that focus on a single geography rather than addressing these geographies collectively. In this respect, the study will be a comparative analysis. Nevertheless, these studies will be referred to in determining the basic characteristics of the relevant geographies. The data found in the sources will be analyzed based on the first-person accounts; and rather than presenting a history of Sufism, the basic lines of geographical views that should be taken into account in Sufi histories will be scrutinized. In this respect, the determination of the main characteristics of the main spiritual currents in the formation and development phase of Sufi thought will be the most important content feature of the study.
The reason for preferring the term spirituality as a meta-concept instead of the term tasawwuf in the study is to prevent anachronistic mistakes while examining a period when this term had not yet become widespread. This preference is also considered to be in line with the basic assumptions of the study. This point of view can be supported by the works of researchers such as Afīfī, Chabbi and Sviri and the results of Melchert and Karamustafa based on these studies. This perspective will be analyzed from the Sufi and non-Sufi sources closest to that period.
In the study, the comparative historical method, analyses of basic terms and comparative textual analyses will be used with a focus on thought and culture. It is expected that the comparative historical method will contribute to drawing the historical and geographical framework of spirituality movements in geographies, and comparative term analyses based on Sufi sources will contribute to analyzing the understanding of the basic terms used in spirituality movements.
Among the results obtained in the research are the following: In the second/eighth century, the spiritual currents were grouped under the name of faqr, and Damascus is the region where the term faqr as a name of ethics and spirituality seems to have persisted for some time. In the third century of Hijra/ninth A.C., Baghdad came to the fore and tasawwuf, which developed in this center, first melted the faqr movement into its own pot and then fused with the Khorasan Malāmah movement.
The study will provide a starting point for future studies in terms of revealing the basic characteristics of the spiritual movements in the mentioned period from the language of their first representatives. The results may also serve as a starting point for studies on the basic characteristics of the spiritual movements in these centers before their dissolution into tasawwuf, and the resulting perspective can be expanded simultaneously and diachronically. Other independent studies can be conducted on the reflections of the aforementioned movements in the later periods.
Tasawwuf (Islamic mystical thought and life) Geography Dımashq Khurasan Baghdad Faqr (inadequacy) Futuwwa (chivalry) Sūfiyya (Muslim mystics).
Tasavvuf tarihinde hicrî ikinci ve üçüncü/milâdî sekizinci ve dokuzuncu yüzyıllar oluşum dönemi olarak kabul edilir. Bu dönemde şekillenmiş olan mâneviyat coğrafyaları denilince en çok akla gelen iki coğrafya Bağdat ve Horasan’dır. Oysa o dönemde başka coğrafyalarda da mâneviyat akımlarının varlığı bilinmektedir. Klasik kaynaklarda ilk zâhid ve sûfîlerin belli coğrafyalardaki mâneviyat hayatı hakkında tasvirler içeren kısa sözlerine rastlanır. Bunlardan Horasan’da Şakik Belhî’nin yaptığı tasvir fakr, Bağdat’ta Cüneyd-i Bağdâdî’nin yaptığı tasvir fütüvvet, Urmiye’de İbn Yezdanyâr’ın yaptığı tasvir ise sûfiyye kavramını merkeze alır. Şakīk’ın tasviri Şam, Bağdat, Basra, Horasan ve Mısır; Cüneyd’in tasviri Şam, Irak ve Horasan, İbn Yezdânyâr’ın tasviri ise Horasan, Basra, Bağdat ve Mısır coğrafyalarına hâkim olan mâneviyat akım ve anlayışlarını yansıtır. Bu sözler birinci ağızlardan ortaya konulan ifadeler olmaları bakımından büyük değer taşır. Birbiriyle çağdaş olmayan bu kişiler farklı coğrafyalarda oluşan görüşleri temsil ederler.
Bu çalışma tasavvuf teriminin hicrî üçüncü/milâdî dokuzuncu yüzyıldan itibaren diğer isimler altında şekillenen mâneviyat akımlarını içine alarak, onları tek başlık altında topladığı ön kabulüne dayanmakta ve bu ön kabulün coğrafyalar üzerinden doğrulanmasını yahut yanlışlanmasını hedeflemektedir. Bu doğrulama yahut yanlışmanın gerçekleştirilebilmesi için söz konusu ifadelerdeki tasvirler, kaynaklar ve ilgili çalışmalar ışığında eş zamanlı ve art zamanlı olarak incelenecektir. Şu ana kadar yapılan çalışmalar bu birinci ağızlardan yapılan coğrafya tasvirlerini öne çıkarmadıkları gibi, bu coğrafyaları topluca ele almaktan çok, tek bir coğrafyayı merkeze alan mevziî nitelikler taşımaktadır. Bu açıdan çalışma mukayeseli bir inceleme olacaktır. Yine de ilgili coğrafyaların temel niteliklerinin tespitinde bu literatüre başvurulacaktır. Kaynaklarda rastlanan veriler birinci ağızlardan çıkmış sözler ışığında tahlil edilecek, bir tasavvuf tarihi ortaya konulmaktan çok, tasavvuf tarihlerinde göz önüne alınması gereken coğrafî görünümlerin temel çizgileri görülmeye çalışılacaktır. Bu yönüyle tasavvuf düşüncesinin oluşum ve gelişim aşamasında temel mâneviyat akımlarına ait ana niteliklerin tespiti çalışmanın temel muhtevâ özelliği olacaktır.
Çalışmada tasavvuf terimi yerine mâneviyat teriminin üst bir kavram olarak tercih edilme sebebi, henüz tasavvuf isminin yaygınlık kazanmadığı bir dönemi incelerken anakronik bakış hatasına düşmeyi engellemektir. Bu tercihin de makaledeki temel kabule uygun olduğu düşünülmektedir. Bu bakış açısı Afîfî, Chabbi ve Sviri gibi araştırmacıların çıkarımlarıyla, bunlara dayanan Melchert ve Karamustafa gibi araştırmacıların ortaya koydukları sonuçlarla desteklenebilir. Bu perspektif döneme en yakın tasavvuf kaynakları ile tasavvuf dışı kaynaklardan hareketle incelenecektir.
Çalışmada düşünce ve kültür ağırlıklı olarak mukayeseli tarihî metot, yer yer temel terimlerin analizleri ve mukayeseli metin analizlerine başvurulacaktır. Mukayeseli tarihî metodun coğrafyalardaki mâneviyat akımlarının tarihî ve coğrafî çerçevesini çizmeye, tasavvuf kaynaklarına dayalı mukayeseli terim analizlerinin kullanılan temel terimlerin mâneviyat akımları içerisinde anlaşılma biçimlerini çözümlemeye katkı sağlaması beklenmektedir.
Araştırmada ulaşılan sonuçlar arasında şunlar yer almaktadır: Hicrî ikinci/milâdî sekizinci yüzyılda mâneviyat akımları fakr adı altında toplanmaktadır ve ahlâk ve mâneviyat akımlarına isim olarak fakr teriminin bir süre daha sürdürüldüğü anlaşılan bölgelerden biri Şam’dır. Hicrî üçüncü/milâdî dokuzuncu yüzyılda, Bağdat öne çıkmış ve bu merkezde gelişen sûfîlik önce fakr akımını kendi potası içerisinde eritmiş, daha sonra da Horasan melâmet akımıyla kaynaşmıştır.
Çalışma sözü edilen dönemdeki mâneviyat akımlarının temel niteliklerini ilk temsilcilerinin dilinden ortaya koyması yönüyle, sonraki araştırmalar için bir hareket noktası sunabilir. Ulaşılan sonuçlar sözü geçen merkezlerdeki mâneviyat akımlarının sûfîlik içerisinde erimeden önceki temel niteliklerinin ortaya konulmasına dair çalışmalara başlangıç oluşturabilir, ortaya çıkacak perspektif eş zamanlı ve art zamanlı olarak genişletilebilir. Sözü edilen akımların sonraki dönemlerdeki yansımalarından başka müstakil araştırmalara öncülük yapabilir.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Tasavvuf |
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 30 Nisan 2024 |
Gönderilme Tarihi | 1 Ocak 2024 |
Kabul Tarihi | 3 Nisan 2024 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2024 Cilt: 23 Sayı: Din ve Coğrafya |
Hitit İlahiyat Dergisi Creative Commons Atıf 4.0 International License (CC BY NC) ile lisanslanmıştır.