Aristotelesçi düşüncenin sadık bir savunucusu olarak tanınan İbn Rüşd (ö. 595/1198), muhtelif eserlerinde, İbn Sînâ’nın (ö. 428/1037) mahiyet-varlık ilişkisine dair görüşlerinin Aristotelesçi çizgiden saptığını ve bu görüşlerin felsefî düşünceyi zayıflattığını ileri sürerek İbn Sînâcı ontolojiye önemli eleştirilerde bulunmuştur. İbn Sînâ, Zorunlu Varlık ile mümkün varlıklar arasındaki ontolojik başkalığı temellendirmek için mahiyet ve varlık arasında bir dereceye kadar gerçek bir ayrım tesis etmiş, mümkünlerde varlığın mahiyete sürekli gereken (lâzım) bir eklenti olduğunu ileri sürmüştür. İbn Rüşd ise bu yaklaşımı Aristoteles’in Metafizik Δ.7’deki açıklamalarının hatalı bir yorumu olarak değerlendirerek, İbn Sînâ’yı “varlık”ı (vücûd) zihin dışında mahiyete eklenen (zâ’ide ‘alâ) bir araz olarak tavsif etmekle suçlamıştır. Ne var ki Metafizik Δ.7 bölümüne baktığımızda “mevcut”a (to on) ilişkin dörtlü bir anlam örgüsüyle karşılaşırız. (i) Bizzat (kath’ auto) mevcut; (ii) arazî (kata sumbebekos) mevcut; (iii) doğru (aletheia) olarak mevcut; (iv) bilfiil (energia) ve bilkuvve (dunamis) mevcut. Aristoteles orada varlığın mahiyete ilişen bir araz olup olmadığına dair herhangi açıklama yapmamaktadır. Zaten İbn Rüşd de İbn Sînâ’yı bu konuda tenkit ederken, çoğu kez isim zikretmese bile, Fârâbî’nin Kitâbu’l-Hurûf’undan istifade etmektedir. Adı geçen esere müracaatla Yunanca einai (olmak) mastar fiilinin üçüncü tekil şahsı olan estin (-dır/-dir) teriminin, mütercimler tarafından Arapçaya mevcûd lafzıyla tercüme edilmesinden doğan birtakım yanlış anlamaları ortaya koyan İbn Rüşd, İbn Sînâ’nın hatasının tam da bu yanıltıcı tercümelerden kaynaklandığını öne sürmektedir. Yunanca estin bağını Arapça mevcûd lafzıyla karşılamanın beraberinde getirdiği en büyük sorun, mevcûdun ilk vazında (elvaz‘u’l-evvel) türemiş bir terim olması dolayısıyla muhtevasında bir vücûd arazı taşıyor izlenimi vermesidir. Bazı mütercimler bu sorunu aşmak için mevcûd yerine hüve lafzını bir bağ (râbit) olarak kullanmayı yeğlemişlerdir. Fârâbî, Kitâbu’l-Hurûf’ta bu yanıltıcı duruma dikkat çekerek “mevcut” teriminin gündelik dilden felsefî dile geçişte türemişlik anlamından soyutlandığını ve bunun “ikinci vaz” (el-vaz‘u’s-sânî) olarak adlandırıldığını belirtmektedir. İbn Rüşd’e göre İbn Sînâ, Fârâbî’nin el-Hurûf’taki ikazlarına rağmen bu yanıltıcı tercümelerin kurbanı olmuş, böylece Aristotelesçi ontolojiyi yanlış yorumlayarak varlığı dış dünyada mahiyete ilişen bir araz olarak telakki etmiştir. Bu bağlamda çalışmamız şu temel sorulara cevap aramaktadır: İbn Rüşd’ün İbn Sînâ’ya yönelik eleştirilerinde Fârâbî’nin nasıl bir etkisi vardır? İbn Sînâ varlığı sadece mahiyete ilişen bir araz olarak mı görmektedir, yoksa İbn Rüşd’ün eleştirisi bir yanlış anlamaya mı dayanmaktadır? Aristoteles’in Metafizik Δ.7’deki “mevcut” kavramı ile İbn Sînâ’nın mahiyet-varlık ayrımı arasında nasıl bir ilişki bulunmaktadır? Bu sorular çerçevesinde yapılan analiz, İbn Rüşd’ün eleştirilerini Aristoteles, Fârâbî ve İbn Sînâ külliyatındaki bağlamlarıyla yeniden okumamızı gerektirmektedir. Çalışmamız, İbn Rüşd’ün İbn Sînâ ontolojisine matuf eleştirilerinde Aristoteles’in Metafizik Δ.7’deki dörtlü “mevcut” anlamından ziyade Fârâbî’nin Kitâbu’l-Hurûf’taki üçlü “mevcut” anlamını temel aldığını ortaya koymaktadır. Buna göre “mevcut” lafzının işaret ettiği üçlü anlam şöyledir: (i) Kategorilere (el-mekûlât) ayrılması bakımından mevcut; (ii) zihin dışında belli bir mahiyetle hususîleşen (el-münhâz bi-mâhiyye mâ) mevcut; (iii) doğru (es-sâdık) olarak mevcut. Buna mukabil İbn Sînâ, eş-Şifâ’: el-İlâhiyyât I.5’te varlığın iki anlamından söz eder: (i) Mahiyete ve/veya hakikate karşılık gelen özel varlık (el-vücûdü’l-hâss) ve (ii) mahiyetin gereğine taalluk eden olumlu varlık (el-vücûdü’l-isbâtî). Bazı araştırmacılar, Fârâbî’nin “belli bir mahiyetle hususîleşen mevcut” kavramı ile İbn Sînâ’nın “özel varlık”ı arasında sıkı bir ilişki olduğunu öne sürerken; diğer bazı araştırmacılar da Fârâbî’nin “doğru olarak mevcut” kavramı ile İbn Sînâ’nın “olumlu varlık”ı arasında hem içlem hem kaplam bakımından belirgin bir örtüşme olduğunu savunmaktadır. Türkçe literatürde Fârâbî, İbn Sînâ ve İbn Rüşd’ün varlık anlayışlarını karşılaştırmalı olarak ele alan bir çalışmaya henüz rastlayamadım. İngilizce literatürde ise bu konuya odaklanan bazı çalışmalar bulunmakla birlikte bu çalışmaların ya İbn Rüşd’ün İbn Sînâ’ya yönelik eleştirilerini merkeze alarak Fârâbîci arka planı göz ardı ettiğini ya da Fârâbî ve İbn Sînâ’nın varlık anlayışlarını incelerken İbn Rüşd’ün eleştirilerine yeterince yer vermediğini gözlemledim. Bu makalede Fârâbî’den İbn Sînâ kanalıyla İbn Rüşd’e uzanan ortak bir tartışma çizgisini takip ederek İbn Rüşd’ün İbn Sînâ ontolojisine yönelik eleştirilerinin Fârâbîci bir arka plandan neşet ettiğini ortaya koymaya ve İbn Rüşd’ün eleştirilerinde ihmal edilen bazı anahtar kavramları İbn Sînâ’ya referansla yeniden tesis etmeye çalışacağım.
İslam Felsefesi İbn Rüşd’ün İbn Sînâ Eleştirisi Fârâbî’nin Mevcûd Kavramı Mahiyet Varlık Zat Mevcut.
Makalenin tamamını titizlikle okuyarak kıymetli önerileriyle katkıda bulunan Hasan Akkanat’a müteşekkirim.
Averroes (d. 595/1198), known as a staunch defender of Aristotelian thought, made important criticisms of Avicennan ontology in various works, arguing that Avicenna’s (d. 428/1037) views on the relation between quiddity and existence deviated from the Aristotelian line and weakened philosophical thought. In making these criticisms, Averroes generally neglected Avicenna’s corpus and often referred to al-Fārābī’s (d. 339/950) Kitāb al-Ḥurūf rather than Aristotle’s Metaphysics. In order to justify the ontological distinction between the Necessary Existence and contingent beings, Avicenna established to some extent a real distinction between quiddity and existence, and argued that existence in contingent beings is a concomitant (lāzim) of quiddity. Averroes, on the other hand, considered this approach as an erroneous interpretation of Aristotle’s explanations in Metaphysics Δ.7 and accused Avicenna of describing ‘existence’ (wujūd) as an accident that is added to (zā’ida ‘alā) quiddity outside the mind. However, when we look at Metaphysics Δ.7, we encounter a fourfold pattern of meaning for ‘being’ (to on): (i) being per se (kath’ auto); (ii) being per accidens (kata sumbebekos); (iii) being as truth (aletheia); (iv) being as actuality (energia) and potentiality (dunamis). Aristotle does not explain there whether existence is an accident attached to quiddity or not. In fact, Averroes, while criticizing Avicenna on this issue, often makes use of al-Fārābī’s Kitāb al-Ḥurūf, even if he does not mention the name. Referring to the aforementioned work, Averroes reveals some misunderstandings arising from the translation of estin (‘is’), the third person singular of the Greek infinitive verb einai (to be), into Arabic with the word mawjūd by the translators, and argues that Avicenna’s error stems precisely from these misleading translations. The greatest problem with rendering the Greek copula estin with the Arabic word mawjūd is that mawjūd, due to being a derivative term in its the first imposition (al-waḍ‘ al-awwal), gives the impression that it carries an accident of wujūd within its content. To overcome this problem, some translators have preferred to use the word huwa as a copula (rābiṭ) instead of mawjūd. In Kitāb al-Ḥurūf, al-Fārābī draws attention to this misleading situation and states that the term ‘being’ was abstracted from its derivational meaning in the transition from ordinary language to philosophical language, and that it was called ‘the second imposition’ (al-waḍ‘ al-thānī). In this context, our study seeks to answer the following basic questions: What is the influence of al-Fārābī on Averroes’ criticisms of Avicenna? Does Avicenna see existence only as an accident attached to quiddity, or is Averroes’ criticism based on a misunderstanding? What is the relationship between Aristotle’s concept of ‘being’ in Metaphysics Δ.7 and Avicenna’s quiddity-existence distinction? The analysis within the framework of these questions requires us to reread Averroes’ criticisms in their context in the corpus of Aristotle, al-Fārābī, and Avicenna. Our study reveals that Averroes bases his criticisms of Avicenna’s ontology on al-Fārābī’s triple meaning of ‘being’ in al-Fārābī’s Kitāb al-Ḥurūf rather than the fourfold meaning of ‘being’ in Aristotle’s Metaphysics Δ.7. Accordingly, the triple meaning of the word ‘being’ is as follows: (i) being as divided into the categories (al-maqūlāt); (ii) being circumscribed by a certain quiddity (al-munḥāz bi-māhiyyah mā) outside the mind; and (iii) being as truth (al-ṣādiq). On the other hand, Avicenna, in al-Shifā’: al-Ilāhiyyāt I.5, speaks of two meanings of existence: (i) proper existence (al-wujūd al-khāṣṣ), which corresponds to quiddity (māhiyyah) and/or essential reality (ḥaqīqah), and (ii) affirmative existence (al-wujūd al-ithbātī), which pertains to the concomitant of quiddity. While some scholars argue that there is a close relationship between al-Fārābī’s concept of ‘being circumscribed by a certain quiddity’ and Avicenna’s ‘proper existence,’ others argue that there is a clear overlap between al-Fārābī’s concept of ‘being as truth’ and Avicenna’s ‘affirmative existence’ in terms of both intention and extension. In the Turkish literature, I have yet to come across a comparative study of al-Fārābī, Avicenna, and Averroes’ conceptions of existence. In the English literature, there are some studies that focus on this topic, but I have observed that these studies either ignore the al-Fārābī background by focusing on Averroes’ criticisms of Avicenna or do not give enough space to Averroes’ criticisms while analyzing al-Fārābī and Avicenna’s conceptions of existence. In this article, following a common line of argumentation from al-Fārābī to Averroes via Avicenna, I will try to show that Averroes' criticisms of Avicenna's ontology emerge from an al-Fārābīan background and re-establish some key concepts neglected in Averroes’ criticisms with reference to Avicenna.
Islamic Philosophy Averroes’ Criticism of Avicenna al-Fārābī’s Concept of Mawjūd Quiddity Existence Essence Being.
| Birincil Dil | Türkçe |
|---|---|
| Konular | İslam Felsefesi |
| Bölüm | Makaleler |
| Yazarlar | |
| Erken Görünüm Tarihi | 27 Haziran 2025 |
| Yayımlanma Tarihi | 30 Haziran 2025 |
| Gönderilme Tarihi | 7 Ocak 2025 |
| Kabul Tarihi | 20 Mayıs 2025 |
| Yayımlandığı Sayı | Yıl 2025 Cilt: 24 Sayı: 1 |
Hitit İlahiyat Dergisi Creative Commons Atıf 4.0 International License (CC BY NC) ile lisanslanmıştır.