Bu çalışma, klasik İslâm ilim geleneğinde önemli bir yere sahip olan belâgat muhtasarlarını konu edinmekte ve bu eserlerin yalnızca özetleme ve sadeleştirme amacıyla değil, aynı zamanda özgün ilmî, metodolojik ve pedagojik saiklerle kaleme alındığını ortaya koymayı amaçlamaktadır. Literatürde özellikle 13. ve 19. yüzyıllar arasında telif edilen bu tür metinler, çoğu zaman özgünlükten yoksun, mevcut bilgiyi tekrar eden derlemeler olarak değerlendirilmiş; Şevkî Dayf gibi araştırmacılar, bu dönemi ilmî yaratıcılıktan uzak bir “durgunluk” evresi olarak nitelendirmiştir. Ancak bu genellemeler, muhtasar türü metinlerin işlevi, yapısı ve ilmî katkısı açısından bütüncül bir değerlendirme sunmaktan uzaktır.
Bu yönüyle çalışma, klasik belâgat literatürünün özgünlüğüne dair tartışmalara yeni bir bakış kazandırmakta; muhtasarların ilmî üretim, öğretim yöntemi ve disiplinlerarası etkileşim açısından taşıdığı değeri yeniden değerlendirmeyi hedeflemektedir. Böylelikle çalışma, modern dönemde sıklıkla “özetleme” faaliyetiyle sınırlandırılan ihtisâr anlayışının, klasik dönemde aslında çok boyutlu bir ilmî üretim biçimi olarak işlev gördüğünü göstermesi bakımından önem taşımaktadır.
Araştırmanın temel problemi, belâgat muhtasarlarının gerçekten özgün bir ilmî değer taşıyıp taşımadığıdır. Bu amaçla Cürcânî, Sekkâkî ve Kazvînî gibi önde gelen belâgat âlimlerinin eserlerine yazılmış muhtasarların mukaddimeleri esas alınmış; inceleme süreci, nitel araştırma yöntemlerinden doküman analizi tekniğiyle yürütülmüştür. Metinler, belâgat ilmine özgü klasik kavramlar ile muhtasarların tertîb, tehzîb ve ihtisâr gibi yapısal ilkeleri dikkate alınarak sistematik biçimde analiz edilmiştir.
Elde edilen bulgular, bu muhtasarların yalnızca özetleyen metinler olmadığını; aksine haşiv, taʿkîd, tatvîl ve ihlâl gibi anlatım kusurlarını gidererek metinleri daha açık, özlü ve öğretici hâle getirmeyi hedeflediklerini göstermektedir. Müelliflerin tertîb, tehzîb, tahrîr ve tecrîd gibi yöntemlerle metin düzeni sağladıkları; cemʿ, ziyâde, damm ve idâfe teknikleriyle içerik zenginliği oluşturdukları belirlenmiştir. Ayrıca teshîl, takrîb ve izâh gibi pedagojik amaçlarla metinlerin öğrenci ve müderrisler açısından daha erişilebilir hâle getirildiği tespit edilmiştir. Böylece ihtisâr geleneği, yalnızca kısaltma değil; aynı zamanda anlamı yoğunlaştırma, öğretimi kolaylaştırma ve bilgiyi yeniden yapılandırma süreci olarak belirginleşmektedir.
Sonuç olarak, elde edilen veriler, belâgat muhtasarlarının yalnızca bireysel telif tercihleriyle sınırlı kalmadığını; aksine dönemin ilmî ihtiyaçlarına, pedagojik beklentilerine ve kurumsal şartlarına yanıt veren çok yönlü yapılar olduğunu ortaya koymaktadır. Bu eserlerde yer alan telhîs, ihtisâr, iktisâr, tehzîb, tenkîh, tecrîd, tahrîr, zabt ve temhîs gibi kavramlar, farklı yöntemsel yaklaşımları ve ilmî amaçları temsil etmektedir. Bu çeşitlilik, ihtisâr faaliyetini yalnızca özetleme faaliyeti olmaktan çıkararak; metnin yeniden inşası, anlamın yoğunlaştırılması ve bilginin dönüştürülmesi süreçlerini kapsayan dinamik bir ilmî üretim alanı hâline getirmektedir. Dolayısıyla belâgat muhtasarlarının özgünlükten yoksun olduğu yönündeki indirgemeci eleştiriler geçerliliğini yitirmekte; bu eserlerin çok yönlü yapısı, metodolojik derinliği ve pedagojik işleviyle klasik İslâm düşünce tarihinde özgün bir yere sahip olduğu anlaşılmaktadır. Ayrıca ihtisâr geleneğinin hadis, fıkıh ve tefsir gibi diğer İslâmî disiplinlerdeki özetleme pratikleriyle yöntemsel ve işlevsel açıdan örtüştüğü görülmekte; bu durum, klasik dönemden modern döneme uzanan epistemik ve pedagojik evrimin bütüncül biçimde anlaşılmasına katkı sunmaktadır.
Arap Dili ve Belâgati Belâgat Literatürü İhtisâr Geleneği Muhtasar Özgünlük Problemi İslam Düşünce Tarihi
This study investigates abridged manuals (mukhtaṣarāt) that occupy a prominent position in the classical Islamic intellectual tradition, arguing that these works were not composed merely for the sake of condensation or simplification but were driven by distinct scholarly, methodological, and pedagogical rationales. The literature—particularly works produced between the thirteenth and nineteenth centuries—has frequently portrayed such texts as derivative compilations lacking originality, and scholars such as Shawqī Ḍayf described this era as a period of intellectual “stagnation”. However, such assessments overlook the complex functions, internal dynamics, and epistemic contributions of the abridgment tradition.
Against this backdrop, the present study offers a renewed perspective on debates over originality within the classical balāgha corpora and reassesses the intellectual, didactic, and interdisciplinary value of abridged works. It argues that the modern tendency to reduce ikhtiṣār to mere summarization obscures the reality that it functioned as a multi-layered and generative mode of knowledge production in the classical period.
The research addresses a central question: do balāgha abridgments possess substantive scholarly originality? Employing qualitative document analysis to explore this, the study analyses the prefaces of abridgments written on the works of major rhetoricians—such as ʿAbd al-Qāhir al-Jurjānī, al-Sakkākī, and al-Qazwīnī. The texts are examined using classical rhetorical terminology and the structural principles governing mukhtaṣar composition, including tartīb, tahdhīb, and ikhtiṣār.
The findings indicate that these abridgments were not simply attempts to shorten earlier works. Rather, they sought not only to eliminate rhetorical deficiencies—such as ḥashw, taʿqīd, taṭwīl, and iḥlāl—but also to render the material clearer, more succinct, and pedagogically more effective. Authors employed techniques such as tartīb, tahdhīb, taḥrīr, and tajrīd to refine textual structure, while using jamʿ, ziyāda, ḍamm, and iḍāfa to enrich conceptual content. Pedagogical strategies such as tashīl, taqrīb, and īḍāḥ further enhanced accessibility for students and instructors. Consequently, the abridgment tradition emerges as a process not of simple reduction but of semantic intensification, pedagogical optimization, and epistemic reorganization.
Ultimately, the study demonstrates that balāgha abridgments were not products of individual authorial convenience but multifaceted responses to the intellectual demands, pedagogical expectations, and institutional conditions of their time. The conceptual vocabulary found in these works—talkhīṣ, ikhtiṣār, iqtiṣār, tahdhīb, tanqīḥ, tajrīd, taḥrīr, ḍabṭ, and tamḥīṣ—reflects diverse methodological orientations and scholarly objectives. This diversity transforms ikhtiṣār from a reductive practice into a dynamic field of intellectual activity involving textual reconstruction, semantic condensation, and the transformation of knowledge. As a result, reductionist critiques that dismiss abridgments as unoriginal lose their explanatory force. Moreover, the present study shows that the ikhtiṣār tradition aligns methodologically and functionally with summarization practices in other Islamic disciplines—such as ḥadīth, fiqh, and tafsīr—thereby contributing to a more integrated understanding of epistemic and pedagogical developments from the classical to the modern period.
Arabic Rhetoric (Balāgha) Classical Rhetorical Literature Abridgment Tradition (Ikhtiṣār) Mukhtaṣar Manuals Originality Debate Islamic Intellectual History
| Birincil Dil | Türkçe |
|---|---|
| Konular | Arap Dili ve Belagatı |
| Bölüm | Araştırma Makalesi |
| Yazarlar | |
| Gönderilme Tarihi | 19 Haziran 2025 |
| Kabul Tarihi | 30 Kasım 2025 |
| Yayımlanma Tarihi | 15 Aralık 2025 |
| Yayımlandığı Sayı | Yıl 2025 Sayı: 54 |